HAGB Ve Arşiv Araştırması- HAGB Kararı Memuriyete Engel Midir? Yüz Kızartıcı Suçlarda HAGB Kararının Etkisi Ve Düşme Kararı Hakkında

En son şu tarihte güncellendi: 15 Şubat 2024

Suç işlemeden yaşamanın giderek zorlaştığı ülkemizde sabıkası temiz genç ve varlıklı olmayan aile çocuğu kalmayacak bu gidişle… Maalesef hepimiz ister istemez şüpheli olayların içinden geçmek zorunda kalıyoruz. Biz Türk gençliğini tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar aciz ve müşkül duruma sokanlar utansın. Bir gün elbet kaçacak delik ararlar umarım. Nitelikli ve dönen tezgahları az da olsa sezen, gören ve anlayan Türk gencine selam olsun. Bir gün üzerimizdeki ölü toprağını atacak ve gerçek gücümüzü gösterebileceğimiz günler gelecek.

Şu yazımızı da yeni sekmede açınız: HAGB’nin Güvenlik Soruşturmasına-Arşiv Araştırmasına Etkisi

Arkadaşlar Anayasa Mahkemesi’nin HAGB hakkında son zamanlarda vermiş olduğu kararlar iç açıcı. Bunlardan en dikkat çeken ve başlıcası Başvuru Numarası: 2018/19673 olan infaz memuru adayına ilişkin olan karardır. Bu karara internette bizzat Anayasa Mahkemesi sitesinden ulaşabilirsiniz. Karara şu linkten ulaşabilirsiniz: ANAYASA MAHKEMESİ KARARI 2018-19673

Yine şu derlememize de göz atın: Güncel Anayasa Mahkemesi Kararlarında Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması

HAGB ARŞİV ARAŞTIRMASINDA GÖRÜLÜR MÜ?

Daha önceki yazılarımızda HAGB kararının güvenlik soruşturmasına ve arşiv kaydına etkisi ile adli sicil-arşiv kaydı hakkında açıklamalarda bulunmuştuk . Bu yazımızda ise değinmediğimiz bazı noktaları ifade edeceğiz. Öncelikle HAGB yani Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı ne anlama gelmektedir kısaca bundan bahsedelim.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. Maddesinde, Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumu düzenlenmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nedir sorusuna basitçe bir cevap verirsek; mahkeme tarafından suçlu olduğu yönünde hüküm verilen kişiler hakkında, ilgili maddede sayılan koşulların sağlanması halinde verilen kararın 5 yıl süreyle hiçbir hukuki sonuç doğurmamasıdır. Yani HAGB kararını bir nevi durma kararı olarak da ifade edebiliriz. 

Hakkında HAGB kararı verilen kişi, 5 yıllık süre zarfında kasıtlı olarak suç işlemez ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülükleri de yerine getirirse , açılan davanın düşmesi yönünde karar verilecek ve sanki hiç yargılama yapılmamış gibi bir durum ortaya çıkacaktır.

Madde 231 – (5) ‘’(Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl70 veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder’’

Daha önceki yazımızda HAGB kararını detaylı olarak incelediğimizden, HAGB koşullarını uzun uzun anlatmayacağız. Ancak yine de  HAGB kararı verilmesi için gereken şartları kısaca ifade edelim.

  1. HAGB kararı verilebilmesi için; kişi hakkında hükmedilen cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olması gerekmektedir. Burada kişi hakkında hem adli para cezası hem de hapis cezasına hükmedilse dahi 2 yıl ve altında bir süreye sahipse HAGB kararı verilebilecektir. Ancak önemle belirtmemiz gerekir ki; hapis cezasından çevrilen adli para cezaları için HAGB kararı verilmesi mümkün değildir.
  2. HAGB kararı verilemeyecek suçlardan birinin işlenmemiş olması gerekmektedir. Bu suçların işlenmesi halinde HAGB kararı verilebilmesi için tüm şartlar sağlansa dahi HAGB kararı verilemeyecektir. Bu suçlar;
  • 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu kapsamında yer alan disiplin suçları
  • Anayasanın 174’üncü maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar
  • Yargıtayın yorum yoluyla bu kapsama aldığı İmar kirliliğine neden olma suçu
  • Sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanunda yer alan suçlar
  • İcra iflas kanununda düzenlenen şikayete bağlı suçlar
  • Karşılıksız çek keşide etme suçu
  • Disiplin veya tazyik hapsi gerektiren haller
  1. Kişi hakkında HAGB kararı verilebilmesi için, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması gerekmektedir. Bu ifadeden de anlaşıldığı üzere taksirli bir suçtan mahkûmiyet hükmü alan kişi, HAGB kararı alabilecektir. Burada kanun sadece kasıtlı suçtan mahkûm olmama ifadesini kullandığından dolayı, kasıtlı olarak işlenen suçta verilen cezanın hapis veya adli para cezası olması bir önem arz etmemektedir. Ayrıca verilen mahkûmiyet hükmü infaz edilmemiş olsa dahi, mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması HAGB kararı verilmesi için yeterli olacaktır.

Peki kasıtlı olarak işlenen bir suçta verilen cezanın infazı tamamlanmış ve adli sicil kaydından silinmiş ise kişi HAGB kararından yararlanabilecek midir?

Bu sorunun kanun hükümleri çerçevesinde net bir cevabı olmamakla birlikte, hem HAGB kararının amacı hem de adli sicil kaydının silinmesinin sebepleri göz önüne alındığında, silinmiş olan hükmün , hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini engellemeyeceği kanaatindeyiz.

  1. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin bir diğer şartı da; mağdurun veya suçtan zarar görenin zararının giderilmiş olmasıdır. Burada zarardan kast edilen sadece maddi zarardır. Suçtan maddi değil de sadece manevi bir zarar ortaya çıkmışsa, burada zararın karşılanması koşulu aranmaksızın HAGB kararı verilebilecektir.
  2. Uzlaştırmaya tabi bir suç söz konusu ise, öncelikle uzlaşma yolunun denenmiş olması gerekmektedir. Yani uzlaşma yolunun denenmesi HAGB kararı için ön koşuldur.
  3. Kişi hakkında HAGB kararı verilebilmesi için, daha önce hakkında verilen HAGB kararının denetim süresi içerisinde olmaması gerekmektedir.
  4. Kişinin HAGB kararının verilmesini kabul etmesi gerekmektedir. Sanıktan kabul beyanı açıkça sorularak alınmalıdır.
  5. Son koşul ise kanunda sübjektif bir koşul olarak düzenlenmiş olup; mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılmış olması halinde HAGB kararı tesis edilecektir.

Yukarıda HAGB kararının ne olduğundan ve verilmesi için gereken şartlardan kısaca bahsettik. Bir önceki yazımızda adli sicil kaydından uzun uzun bahsettiğimiz için burada artık direkt sorumuzun yanıtını verelim; sorumuzun yanıtını, CMK’nın 231.maddesinin 13. Fıkrası cevaplandırmıştır;

CMK md.231/13; ‘’ (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir’’

Yukarıda yer alan kanun maddesinden de açıkça görüleceği üzere; HAGB kararı adli sicile değil, mahsus bir sicile kaydedildiğinden, hakkında HAGB kararı verilmiş sanığın adli sicil ve arşiv kaydı bulunmamaktadır. Ayrıca HAGB kararının mahiyeti gereği, hükmün askıda kalması sonucunu doğurması sebebiyle, infaz edilmiş ve kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü mevcut olmadığından, HAGB kararı arşiv kaydında görünmeyecektir. ANCAK NE YAZIK Kİ LİNKTEN DE GÖREBİLECEĞİNİZ YENİ GÜVENLİK SORUŞTURMASI VE ARŞİV ARAŞTIRMASI KANUNU UYARINCA ARŞİV ARAŞTIRMASI SIRASINDA HAGB KAYITLARINA DA ERİŞMELERİ MÜMKÜN OLACAKTIR.

HAGB KARARI MEMURİYETE ENGEL MİDİR?

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48.maddesinde, kamu görevine atanmak ve bu görevi sürdürmek için gereken genel ve özel şartlar bahsedilmiştir. Bu konuya ilişkin DMK md.48/A-5 bendini inceleyelim;

DMK md.48/A -5 ‘’ (Değişik: 23/1/2008 – 5728/317 md.) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…)(1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak’’  düzenlemesi yer almaktadır.

Yukarıdaki hükmü incelediğimizde kişi hakkında; 

  • Kasten işlenen bir suçtan dolayı 1 yıl veya daha fazla süreli hapis cezası verilmiş ise 

veya

  • Yukarıda yer alan yüz kızartıcı suç olarak tarif edilen suçlardan birine yönelik kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı mevcutsa 

Kişi diğer şartları sağlasa dahi devlet memuru olamayacak, eğer devlet memuru ise de bu kişinin memuriyetine son verilecektir.

Sorumuz HAGB kararı ile ilgili olduğundan, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı açısından durumu incelersek; 

HAGB kararı mahiyeti gereği kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünü oluşturmadığından, DMK md.48/5-A ‘ da yer alan ‘’devlet memuru olabilmek için kişinin hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmünün bulunmaması şartı’’ ihlal edilmemektedir. Kısaca, HAGB kararı tek başına memuriyete engel olmayacaktır.

Ayrıca hakkında HAGB kararı verilen kişi, 5 yıllık süre zarfında kasıtlı olarak suç işlemez ve kanunda kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirirse, açılan davanın düşmesi yönünde karar verileceğinden  , ortada kişi hiç suç işlememiş gibi bir durum oluşacaktır. Bu sebeple HAGB kararı ve sonraki süreç de tek başına kişinin memuriyetine engel teşkil etmemektedir.

Eğer kişinin kamuda çalışması özel alım yönetmelikleri, özel kamuda çalışma şartları ile “.….. suçlarından HAGB’si var olması” gibi ifadelerle engellendi ise bile Anaysa Mahkemesi’nin güncel kararı gereği olarak artık bu özel yönetmelik ve kanunlar engel teşkil edemez. Bu kişiler de dava açıp haklarını aramlaları halinde kamuda çalışabilir. Bu durum özellikle özel güvenlik, uzman erbaş gibi meslekleri ilgilendiriyor.

5 YILLIK SÜRE SONRASI DÜŞMÜŞ HAGB KARARININ ETKİSİ

Kanun koyucu, HAGB kararında zorunlu bir denetim süresi öngörmüştür. Böylece bu süre zarfında sanık hakkında verilen ceza hükmü bekleme süresi içerisinde askıda kalmaktadır. 

Denetim süresi kural olarak kişilerde 5 yıl, suça sürüklenen çocuklarda ise 3 yıldır. HAGB kararı sonrasındaki süreçte mahkeme, yukarıda saymış olduğumuz şartlar sağlandığı takdirde düşme kararı verecek, sağlanmaması halinde ise verilen ceza hükmünü açıklayacaktır. 

Denetim süresi olan 5 yıllık süre zarfında kişi kanunda yer alan şartları gerçekleştirmişse, bu durumda ne olacağını CMK’nın 231.maddesinin 10.fıkrasındaki hüküm ile cevaplayalım;

CMK md.231/10 ; ‘’  (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.’’

Görüleceği üzere eğer hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen kişi, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemez ve denetimli serbestlikle alakalı yükümlülüklere uygun davranırsa, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilecektir.  Burada düşme hükmü ile sanki kişi hakkında hiç yargılama yapılmamış ve karar verilmemiş gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Ancak burada beraat kararı aldım gibi yanlış bir düşünce aklınıza gelmesin. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bir beraat hükmü olmayıp, bir tür karar vermeme veya kararı geciktirme halidir.

Şunu da ayrıca belirtmemiz gerekir ki; düşme kararı da bir hüküm olduğundan, taraflar bu karara karşı da istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurabilecektir.

YÜZ KIZARTICI SUÇTAN KAYNAKLI HAGB MEMURİYETE ENGEL MİDİR?

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere ‘’Yüz kızartıcı suçlar ‘’ olarak ifade edilen ve DMK md.48/A-5 hükmünde yer alan suçlar, memuriyete engel suçlardır. Kanun uyarınca yüz kızartıcı suç sebebiyle alınan mahkûmiyet hükmünün süresine ve türüne bakılmaksızın, bu kişilerin devlet memuru olma hakkı ortadan kaldırılmış, eğer devlet memuru iseler de devlet memurluğundan çıkarılacaklarına hükmedilmiştir. 

‘’Yüz kızartıcı suç’’ olarak ifade edilen suçların neler olduğundan ismen bahsedelim;

  • Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar (TCK md.309-316 ‘da düzenlenmiş olup bu suçlar;  Anayasayı ihlal suçu, Cumhurbaşkanına Suikast ve Fiili Saldırı suçu, Yasama Organı ve Hükümete Karşı Suç, Türkiye Cumhuriyetini Hükümetine Karşı suç, Silahlı örgüt ve Silah Sağlama Suçu ve Suç İçin Anlaşma Suçu ’dur.)
  • TCK md.161’de düzenlenen Hileli iflas suçu
  • TCK md.235 ‘de düzenlenen İhaleye Fesat Karıştırma Suçu
  • TCK md.282 ‘de yer alan Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerini (Kara Para) Aklama Suçu
  • TCK md.141’de yer alan Hırsızlık Suçu
  • TCK md.236 ‘da düzenlenen Edimin İfasına Fesat Karıştırma Suçu
  • 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu uyarınca Kaçakçılık Suçları 
  • TCK md.155’de yer alan Güveni Kötüye Kullanma Suçu
  • TCK md.157’de yer alan Dolandırıcılık suçu
  • TCK md.252 Rüşvet Suçu
  • Sahtecilik Suçları (Resmi evrakta sahtecilik suçu, özel belgede sahtecilik suçu, parada, kıymetli damgada, Mühürde sahtecilik suçları)
  • TCK md.250’de düzenlenen İrtikap suçu
  • TCK md.247’de yer alan Zimmet suçu

Kısaca ifade etmemiz gerekirse; her ne kadar HAGB kararı memuriyete tek başına engel olmasa da, yüz kızartıcı suçlardan kesinleşmiş mahkumiyet kararı; bazı özel yasalarda HAGB alınsa dahi ‘’devlet memurluğuna engel’’ bir durum olarak yer alması nedeniyle engel olarak görüldüğünden; bu suçlar hakkında HAGB kararı verilirse kişinin devlet memuru olması mümkün değildir. Eğer kişi memuriyet süresinde böyle bir durumla karşı karşıya kalmışsa, memuriyetten çıkarılmasına karar verilebilecektir. Ancak yine de eğer özel kanun yok ise ve düz memur olacaksanız yüz kızartıcı suçtan HAGB almanız engel değildir.

Ancak bir diğer ince ayrıntı da şudur ki her ne kadar yüz kızartıcı suçtan verilen HAGB kararı bazı kritik memuriyetlerde ve kamu güvenliğini ilgilendiren pozisyonlarda engel olarak çıksa da bu HAGB’nin üzerinden 5 sene geçti ise ve özel HAGB sicilinden düşümler yapıldı ise bu durumda memuriyet veya özel güvenlik kimlik kartı başvurusu ya da kişi güvenlik belgesi başvurusu denenebilir.

ÖZEL GÜVENLİK VE HAGB KARARI 

5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine dair Kanun’un 10.maddesinde, özel güvenlik görevlilerinde aranacak şartlar yer almaktadır. 5188 sayılı Kanun’un 10. Maddesinin d fıkrasında; HAGB kararı verilmiş olsa dahi maddede yer alan suçlar gerçekleşmişse özel güvenlik görevlisi olunamayacağı ifade edilmiştir. Kısaca aşağıda yer alan maddede sayılan suçları işleyen kişiler hakkında HAGB kararı verilmiş olsa dahi, bu kişiler özel güvenlik görevlisi olamamaktadır.

’d) (Değişik: 2/1/2017 – KHK-680/69 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/67 md.) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile;

 1) Kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak. 

2) Affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, özel hayata ve hayatın gizli alanına ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde suçları, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık ve fuhuş suçlarından mahkûm olmamak. 

3) Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, özel hayata ve hayatın gizli alanına, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarından dolayı hakkında devam etmekte olan bir soruşturma veya kovuşturma bulunmamak.’’

Ayrıca Kanun’un h bendinde de güvenlik soruşturmasının olumlu olması şartı yer almaktadır. Özel güvenlik görevlileri hakkında da güvenlik soruşturması yürütüldüğünden, özel güvenlik kimlik kartına sahip olunabilmesi için ayrıca güvenlik soruşturmasının olumlu gelmesi gerektiğini belirtelim.

Daha açıkça ifade etmemiz gerekirse; 

  • Hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı 1 yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm  olanlar hakkında HAGB kararı verilse dahi, bu durum kişinin özel güvenlik görevlisi olarak kabul edilmesine engel olacaktır.
  • 2. Maddede yer alan suçlardan mahkûm olanlar ile anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, özel hayata karşı ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarından dolayı hakkında devam eden bir soruşturma ve kovuşturma süreci olan kişilerin özel güvenlik görevlisi olabilmesinin önü kapanmıştır. Eğer bu kişiler özel güvenlik görevlisiyken bu durumu yaşarlarsa, maalesef bu sebeplerle kişilerin özel güvenlik kartı iptal edilebilecektir.

Bu konuda şu yazımıza göz atabilirsiniz: Özel Güvenlik Kimlik/Çalışma İzin Kartı Yenilenmemesi-Örnek Karar-Yapılacaklar-Sebepler

Her ne kadar yönetmelikte aksi iddia edilse bile Anayasa Mahkemesi’nin 24/1/2024-32439 sayılı, 20/9/2023 karar tarihli, 2019/3819 başvuru numaralı kararı ile birlikte artık henüz 5 yıllık yüz kızartıcı HAGB  denetim süresi içerisinde olunsa dahi özel güvenlik görevlisi olunabilecek. Bu hususta şu yazımıza göz atın: Cinsel Tacizden HAGB’si Olduğundan Kimlik Kartı Yenilenmeyen Özel Güvenlik Davayı Kazanıyor-Örnek Karar

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN HAGB HAKKINDA GÖRÜŞÜ

En güncel Anayasa kararlarından şu linkteki karar bu konunda çok önemli: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2019/3819

Bu yukarıdaki linkteki karar ile birlitek özel kanun, özel alım yönetmelikleri ile yüz kızartıcı suç HAGB’si olan kişilerin memur olması, kamuda çalışması engellenemeyecektir. Bu karar bir tarihi dönüm noktası olmuştur. Siz de bu durumda iseniz bize yazabilirsiniz.

Öncelikli olarak Anayasa Mahkemesi, yapılan bireysel başvurular neticesinde HAGB kararını; sanığın suçlu olduğu konusunda ulaşılmış bir vicdani kanaat bulunmasına rağmen bu kanaatin , sanığın kasten yeni bir suç işlememesi halinde hüküm ifade etmemesi durumu olarak tanımlamıştır. 

Anayasa mahkemesine; ceza yargılamasında verilen HAGB kararının , aynı olay sebebiyle idari yargıda yürütülen davalarının sonucunda direkt olarak esas alındığı, HAGB kararının kişinin aleyhine kullanıldığı ve  bu sebeple adil yargılanma ve masumiyet karinesinin ihlal edildiği gibi gerekçelerle birçok bireysel başvuru yapılmıştır.

Yüksek mahkeme kararlarında; masumiyet karinesinin kişiye 2 farklı yönde koruma sağladığından bahsetmiştir. Birincil olarak kişi hakkında ceza yargılaması devam ederken, suçlu olduğu hükmen sabit oluncaya kadar , tüm idari ve adli makamların işlem ve kararlarında ( disiplin, hukuk vb.) masumiyet karinesine özen göstermeleri gerektiğini, masumiyet karinesinin sağladığı koruma neticesinde kişinin suçlu olduğu yönünde ima veya açıklamada bulunmaması gerektiğini ifade etmiştir. İkincil olarak ise; kişi hakkında yapılan ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet hükmü haricinde başka bir hüküm verilmişse, artık masumiyet karinesinin koruması sebebiyle bu kişi hakkında yargılaması yapılan suçla ilgili masumiyetinden şüphe duyulmaması ve makamların da bu kişi hakkında suçlu olduğunu ima edici işlem ve uygulamalardan kaçınmaları gerektiğini belirtmiştir.

Anayasa mahkemesi yukarıda bahsettiğimiz gerekçelerle yapılan başvuruları ; masumiyet karinesinin koruması sebebiyle ceza yargılaması niteliğinde olmayan yargılamaların (hukuk, disiplin) da masumiyet karinesine özen görmesi gerektiği için idari yargılamayı yapan makamın ilgili kişiye ceza yargılamasındaki hüküm sebebiyle suç isnat edip etmediğini , verdiği hükmün sadece ceza yargılaması sonucunda verilen hükme dayanıp dayanmadığını incelemiştir. Yani daha açık bir şekilde ifade etmemiz gerekirse; hakkınızda verilen HAGB kararının dayandığı olay ile ilgili idari bir davanız mevcutsa, idare mahkemesi sadece HAGB kararını dikkate alarak davanıza karar vermişse ve bu sebeple Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmayı düşünüyorsanız; burada Anayasa Mahkemesi idari makamların verdiği kararın sadece ceza yargılamasındaki karara dayanıp dayanmadığını , kişiye bu karar yüzünden suç isnat edilip edilmediğini inceleyecek ve eğer böyle bir durumun mevcut olduğuna kanaat getirirse , kişinin masumiyet karinesinin ihlal edildiği yönünde karar verecektir.

Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Anayasa Mahkemesi; ceza yargılamasında kesin olarak mahkumiyet kararı verilmemiş olaylara dayanılarak, disiplin suçundan dolayı kişinin suçlu bulunmasının veya hakkında tazminata karar verilmesinin tek başına masumiyet karinesini ihlal etmeyeceğini açıkça belirtmiştir. Bu ifadeden çıkarılacak sonuç ise, hakkınızda ceza yargılaması sebebiyle HAGB kararı verilmiş ise, HAGB kararını doğuran olay neticesinde disiplin suçundan ceza alabilir veya tazminata hükmedilebilirsiniz. Önemli olan idari yargıda yürütülen davada, sadece ceza yargılamasındaki kesin olarak verilmemiş mahkûmiyet kararına dayanılarak hüküm tesis edilmemiş olmasıdır. Eğer böyle bir durum mevcutsa Anayasa Mahkemesine masumiyet karinenizin ihlal edilmesi sebebiyle başvuruda bulunma yolunu deneyebilirsiniz.

Verilen kararlarda can alıcı noktaya gelirsek; Kişi hakkında ceza yargılamasında hükmedilen HAGB kararının (HAGB kararında kesin olarak mahkûmiyet kararı verilmemesi sebebiyle) , ceza davası dışında fakat ceza davasına konu olan eylemler nedeniyle devam eden idari uyuşmazlıklarda salt tek başına dayanak yapılması ile karar verilmesi, masumiyet karinesini ihlal edebilmektedir. 

Yani, eğer kişi hakkında yapılan idari yargılamada ceza yargılamasında verilen karardan bağımsız, yargılamada mevcut deliller incelenmeden, bu inceleme neticesinde yeni bir değerlendirmede bulunmadan, salt ceza yargılamasında hükmedilen HAGB kararı doğrultusunda, kişinin suçlu olduğuna dair bir yargıda veya imada bulunulmuşsa artık bu durum kişinin masumiyet karinesinin ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Bu konuda da Güncel Anayasa Mahkemesi Kararlarında Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yazımıza göz atabilirsiniz.

 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top