Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Sebepleri ve Şartları-Örnek Dilekçe

En son şu tarihte güncellendi: 31 Ocak 2023

Sayın okur; öncelikle baştan söyleyeyim bu yazıyı bir ‘kanun adamı’ olarak yazmadım.. Aksine kanunların karşısında olarak yazdım. Az buçuk bilgi birikimi ve yine az buçuk tecrübe sahibi bir hukuk insanı olarak yazıyorum bu yazıyı. Kanunlar artık biz vatandaşların ya da hukukçuların yanında değil. Bu hakikati birilerinin yazması gerekiyor artık. Kanunlar bizim lehimize oluşturulmak şöyle dursun çoğu zaman “aleyhimize ve esaretimize” çalışmaktadır. Bu durum yaklaşık 35 senedir tüm dünyada benzeri şekilde cereyan etmektedir. Türkiye’mize has bir durum değil. Dünya’da toplu bir değişim yaşanmak üzere. Bunun için gereken zemin kendi kendine hazırlanıyor… Bu zeminin en önemli sac ayaklarından bir tanesi tüm dünyada senkorize olarak kanunların ve hatta anayasanın bile sıkıntılı yorumlanmak suretiyle birey aleyhine çalışmasıdır.

[expander_maker id=”6″ more=”Daha fazlası” less=”Gizle”]Okul; bizlere anayasal haklarımızı ve bağımsızlığı, araştırmayı değil “propagandaya karşı her daim zafiyet içerisinde olmayı, her dakika biat etmeyi” ve “sürekli korkmayı” öğretmektedir.

Oysa ki cesur ve haklarının bilincinde vatandaşlardan oluşan topluluğa hiçbir dış-iç mihrak “boyunduruk altına alamaz“, öylesi bir topluluk kısa zaman içerisinde teknolojik gelişkinlik ve üretkenlik ile kalkınır ve Almanya, Japonya, İsveç kıvamına gelir. Anayasa’ya bile ihtiyaç duymaz.

***

Hiç düşündünüz mü neden ABD; 300 000 nüfuslu İzlanda’ya girip “bundan böyle burasının Allah’ı benim” demiyor daha doğrusu ‘diyemiyor‘? Ancak aynı ABD 24 000 000 nüfuslu Irak’a girip “bundan böyle burada benden habersiz kuş uçmayacak, burada Allah da benim peygamber de… Her telgraftan, her devlet yazışmasından, tüm istihbarattan haberim olacak, üst düzey bürokratlar benden izin almadan atanamayacak, ezkaza atansa bile uzun süre o koltukta oturamayacak” diyebiliyor…    Sizce bunun tek sebebi halihazırda Amerika’da ve okyanuslarda bolca bulunan ve 30 bilemedin 40 sene sonra neredeyse hiç kullanılmaya gerek duyulmayacak olan, bilişim çağında eskisi kadar önemi kalmayan petrol müdür?

***

Hayır ben cevabı vereyim:

Cevap “yalaka ve kula kulluk etme” oranlarında gizlidir. Evvela işgal zihniyeti maalesef doğa yasaları bağlamında haklıdır. Haklı olmasa idi bunu uzun süre başaramazdı. Karşısında görünmez dev bariyerler bulurdu. Engellere çarpardı. Biat etmeyi ve güce tapınmayı ideolojisi, tembelliği ve yokluk çekmeyi felsefesi, yaratıcılık ve yenilikçilik yapanı öcü ilan eden, hasetliği karakteri haline getirmiş her toplumun hukuk karşısında hak ettiği muamele ne yazık ki tam olarak bu fiziki ya da kültürel işgaldir.

Tarih boyunca da bu durum böyle süregelmiştir . Hukuk kuralları da bunu emreder. “Eğer böyle adi bir toplum var ise bu adi toplumu büyük bir ülkenin ordusu ile birlikte kitabına uydurup işgal etmesi uluslararası arenada haktır.” şeklinde gizli birtakım hukuk kaideleri vardır. Bu gizli hukuk kaideleri kitaplarda yazmaz ancak yine de evrenin bir köşesinde varlığını tüm fütursuzluğu ve hoyratlığı ile acımasızca sürdürüler.

Hukuk;  Avrupa İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden, Magna Carta Libertatum‘dan, Amerika Bağımsızlık Bildirgesi’nden, Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nden, Petition of Rights’tan, Habeas Corpus Act’tan, Bill of Rights’tan, Constitutional Reform Act’tan çok daha büyüktür.

Hukuk dediğimiz şey esasında bir tür güçler çatışmasıdır. Matematik bilimi eğer bir savaşı veyahut işgali karlı hale getirir ise o savaş ya da işgal öyle ya da böyle bir şekilde muhakkak yapılır. Kitaplar, kanunlar nizamlar bu çatışmaya ya da savaşlara göre dizayn edilir, yani kılıfına uydurulur [efn_note]Bir insanı durduk yere öldürmek bile yerine ve zamanına göre bazı ülkelerde serbesttir. Mesela idam, mesela savunma savaşı harici tüm savaşlar. [/efn_note].

300 000 nüfuslu İzlanda’daki “yalaka ve kula kulluk etme oranı” belirli bir seviyeyi geçmediği sürece İzlanda’yı işgal etmek matematiksel bazı hesaplamalar nedeniyle “karlı ve yeterince verimli” değildir. Oysa ki 24 milyon nüfuslu Irak’taki “yalaka oranı” bu işgale pek tabi elverişlidir [efn_note]Yalaka oranını azaltmak için aile içi eğitim ve bilinçlenmek şart.

***

Tüm bu yukarıdaki ‘hukuk kaidelerini (evet kaide)‘ size niye anlattım biliyor musunuz?

Çocuklarınızı okuldan alıp davar güttürün diye değil. Okula rağmen özgür ve bağımsız düşünebilen bir vatandaş olmanız ve çocuklarınıza sürekli bunu tembih etmeniz için yazdım. Çünkü ancak bu sayede Anayasal hakların korunduğu, Anayasa Mahkemesine dahi gitmek durumunda kalınmadığı müreffeh bir toplum oluşabilecektir. Başka çıkış yolumuz yok. Hukukçular değil ebeveynler ve ne yazık ki ‘acımasız doğal seçilim’ bizi kurtaracak. Ancak işi doğaya bırakmamak en iyisidir. Çünkü doğanın ne kadar acımasız olduğunu bilmek istemezsiniz [efn_note]Yeri ve zamanı geldiğinde doğa hesap sorar ama öyle komik gerekçelerle öylesine acımasız davranır ki siz de şaşırırsınız. Mesela doğa bir diktatöre “neden insanlara zulmettin yazık değil miydi?” diye sormaz, aksine “neden zulmü gün geçtikçe daha da arttırıp polislerinle daha çok şiddet uygulamadın? neden otoriteni her geçen gün daha da güçlendirmedin?” diye hesap sorar. Ceza olarak ise kanlı canlı, taşla kafa ezmeli türden en ilkelinden leş ötesi bir linç cezası verir. Bknz: Kaddafi, Saddam [/efn_note].

Kanunları nasıl tasarlarsak tasarlayalım, ne kadar profesyonelce ve ustaca dizayn edersek edelim toplum olarak aydınlanmayı başaramayabiliriz. Şu güne kadar yasaların zorlaması ile bir yerlere gelen hiçbir toplum olmamıştır. İskandinav ülkelerinde, İngiltere’de doğru düzgün yasa bile yok. Ancak adamlar buna rağmen bir şekilde vizyoner hareket edebiliyor ve her geçen gün daha da ileriye gidebilen bir kültür ile güzel işler başarabiliyor [efn_note]İngilizlerde anayasa bile yok. Bir çerçeve yasanın olmaması adamlara hiç dokunmuyor, tuhaf.[/expander_maker]

EĞER SEBEPLERE GÖZ ATMAK İSTİYORSANIZ DOĞRUDAN AŞAĞIDAKİ ALT BAŞLIKLARA GÖZ ATMANIZI ÖNERİRİM!

Önce biraz manzara izleyelim gözümüz dinlensin. Hep mi Anayasa Mahkemesi düşüneceğiz. Ben çektim bu gün batımını. Denizle uyumlu olmuş değil mi?

Başlıklar:

Anayasa Mahkemesine Başvurma Sebepleri-(en yaygınlar)

Bu kısımda “Anayasa Mahkemesine Hangi Hallerde Ne Zaman Başvurabilirim?” sorusuna cevap arayacağız.

1. Suç ve cezalara ilişkin esaslardan başvuru (md 38)

Şimdi şu aşağıdaki Anayasa maddelerine göz gezdirin kısaca arkadaşlar. Sonrasında sizlere çok önemli ve çok kısa birtakım kelam edeceğim:

“Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz;

kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.

Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.

Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.

Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.

Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.

Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
Ceza sorumluluğu şahsidir.”

Sayın yasa uygulayıcılarının en çok bocaladığı hükümler bu yukarıdakilerdir. Çoğu kez uygulamada “kanunsuz suç ve ceza olmaz” diye bir Anayasa hükmü olmasına rağmen ‘istemeden ve kulak üflemesi ile dahi olsa’ bir taraflardan elementler uydurulmaktadır. Oysa ki Anayasa ‘element uydurmayı’ en katı şekilde men etmiştir.

Öyle ki sadece yargıçlar değil “TBMM” denilen yasama organı dahi suç ve cezada kanunilik prensibini hiçe sayacak ceza yasaları çıkartmıştır. Bunun en büyük sebebi kişisel çıkarlarını, husumetlerini (kuyruk acılarını) memleketin bekasından kat be kat üstün gören siyasilerdir. Kamu ihale kanununu kısa sürede yüzlerce kez değiştirebilen ancak en önemli yasa olan ceza kanununa hiç bakmayan, dokunulmaz olmanın verdiği rahatlık ile ve ceza yasalarının kendilerine nasolsa işlemeyeceğinin verdiği “HARİKULADE RAHATLIK” ile gelen cüretten güç alarak görevlerini savsaklamışlar ve yüce Türk milletine hak ettiği umursamazlığı vermişlerdir. Tarihini unutan, okumayan, beceriksiz ve düşük zekalı olduğu halde torpille hak etmediği koltukları işgal etmeye çalışan “BAZI ismini zikretmeyeceğim kitlelere” kanunlar vasıtasıyla tuzaklar kurmuşlardır.

Aklı başında ve dürüst, namuslu Türkler ise tüm bu olan bitenlere; “memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içinde bulunurken ve hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit ederken. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş iken” yurt dışına kaçıp kendilerini kurtarmak ve elini sıcak sudan soğuk suya değdirmemek istemişlerdir.

Kimseyi eleştirmiyor ve suçlamıyorum. Artık dünya değişti. Bir kere her şeyden önce tüfek icat edildi mertlik bozuldu. Eskiden ‘düello’ diye bir yargılama/ tahkikat müessesesi vardı. Düellonun yerine “HAGB müessesi” geldi. Hakikat öldü ve hakikatin yerine marketing ile yaratılmış suni gerçeklikler geldi. Dürüstlüğün yerine Adwords reklam bütçesi ve duygusal zeka ile harmanlanmış  reklam kampanyaları geldi. İtiraf etmeliyim ki tüm bu şartlar altında milliyetçi olmak hiç mantıklı değil. Şahsen atalarımız bu günleri görselerdi belki de vatanı kurtarmak için savaşmak yerine “karıyla kızla gezip sıcak şarap içmeyi, Ege kıyılarında lüks hotellerde takılıp (biliyorum o zamanlarda Ege’de lüks hotel falan yoktu ama yine de olsun), Bodrum plajlarında “buzlu bubble tea ıhlamur” içmeyi tercih ederlerdi…

Gelgelelim “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz” maddesine.

Arkadaşlar böyle bir şey uygulamada yok. Bu anayasayı yazan ekip apaçık bir şekilde bu halkı tanımıyor. Eğer tanıyorken böyle şeyler yazdıysa yasaların ittirmesi kaktırması ile halka bazı şeyler dikte etmek ve öğretmek istemiş olmalı. Ancak yasalar halka hukuk kuralları dikte edilerek öğretilmez. Bir yerlerde bunu yapmaya çalışan olursa “devrimci” değil “darbeci” sıfatına hak kazanmış olur.

Halk dediğimiz en büyük küme, en kalabalık “kitle” hukuku içselleştirebilmesi için bazı şeyleri tecrübe etmek zorundadır. Tecrübe ise maalesef ve yazık ki üzülerek söylemeliyim ki acılarla, tarifi imkansız ızdıraplarla mümkündür. Bunu hukukçular da istemez. Ancak insanoğlu denen yaratık kitle olarak hareket ettiğinde bu acıları tecrübe etmeye mecburdur.

İnsanlar; “tecavüz şüphesi ile mahkemeye çıkan adamı” daha mahkemeye adımını bile atmadan anında tecavüzcü ilan eder, linç etmek ister, meydanlarda asmak ve aleme ibret olsun diye tenasül uzvunu/suç aletini kesip ağzına koymak ve Laz Ziya usulü daha henüz tahkikat bile yapmadan cezalandırmak isterler [efn_note]Laz Ziya kendisini aldatan eşinin kırıştırdığı adama karşı bu şekilde şiddetli ve elem dolu bir ceza vermiştir.[/efn_note]… Öyle vay efendim “suçluluğu mahkeme kararı ile kesinleşmedikçe kimse suçlu ilan edilemez” demez.

Daha sonra adamın suçsuz olduğunu fark ederlerse de suskunluğa bürünürler ve hiçbir yerde konuşmazlar bunu.

ÖRNEK İHLAL: Güvenlik soruşturması ile “istihbari bilgide yazan soyut ve doğruluğu harici deliller ile kanıtlanamayan veri ile kişiyi ortada bir mahkeme kararı olmamasına rağmen cezalandırmak. Örnek ihlallerin yer aldığı mahkeme kararları için şuraya bakın: Yedek Subay Olup Erliğe Düşürülme (Statü Değişikliği) Hakkında Örnek Kararlar

2. Çalışma hürriyetinden başvuru (md 48, 49)

Çalışma hakkı en çok ihlal edilen ikinci haktır. İkinciyi nasıl seçtin, rakam var mı elinde, somut delilin ne diye sorarsanız yok. Kafama göre seçtim kardeşim. Sana mı soracağım ne zaman neyi seçip neyi seçmeyeceğimi aslanım. Allah allah… Varsa bir maruzatın aşağıda yorum kısmından sövebilirsin. Burada herkes kendi sitesine yazıyor. Hem ayrıca sen de aç siteni sen de seç, tutan mı var?

Durduk yere sinirlendim. Neyse çalışma hakkı diyorduk. Arkadaşlar çalışma hakkı en çok idare tarafından ihlal ediliyor. Memuriyete girişte, girdikten sonra yaşanan birtakım hukuksuzluklar nedeniyle insanlar işsiz kalabiliyor. Bu gibi hallerde iç hukuktaki tüm yollar tüketildikten sonrasında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkanı mevcuttur.

ÖRNEK İHLAL: Yine güvenlik soruşturmalarından yaşanan usulsüzlükler ile çalışma hakkı elinden alınan kişilerin durumu buna örnek verilebilir. Şuradan güvenlik soruşturması olumsuz olması nedeniyle çalışma hakkından mahrum olunması halinde olağan hukuk yolları hakkında detaylı inceleyebilirsiniz: Güvenlik Soruşturmam/Arşiv Araştırmam Olumsuz Çıktı Diyenlere Rehber-Adım Adım!

3. Resmi makamların zararlarından başvuru (md 40)

Resmi makamların zararlarını her ne kadar İYUK yasaları uyarınca idareden dava yoluyla tazmin etmeniz mümkün ise de bazen sayın idare yargıçları %100 haklı olsanız hakkınızı vermek istemeyebiliyor. Bunun çeşitli sebepleri vardır. O an sayın yargıç kendisini kötü hissediyordur, eşiyle dün gece tartışmıştır, evlilik hayatı o dönem sair sebepten ötürü kötüdür veya ne bileyim monotonlaşmıştır artık ve renklilik istiyordur, yolda gelirken şerefisin biri yargıcımızın önüne çat diye direksiyonu kırıp bir de üstüne pis pis gülümsemiş ve kaçmıştır bunun üzerine yargıcımızın tepesi atmış ve o gün için kimyasını önemli ölçüde bozmuştur. Yargıç da en nihayetinde bir insandır. Zihnindeki dopamin ve seratonin reseptörleri karar verirken hayati derece önem arz etmektedir [efn_note]Bu reseptörleri hafife almayın. Hayatmızdaki her kararda zihnimizin kimyasal tepkimelerin rolü olağanüstüdür. Hatta gelecekte insanlar yargıç seçerken detaylı beyin kimyası tetkikleri yapmaları bile muhtemeldir. Gerçi bu sefer de biraz faşizan bir yaklaşım olurdu. Neyse [/efn_note] (hem de en az İYUK yasalarının uygulanabilirliği sorunu kadar). Tüm bu sebeplerden ötürü yargıçlarımıza şekil yapmayınız, yapanları şiddetli bir şekilde uyarınız!

İdari yargıda 3 tane de olsa 2 tanesinin kendisini kötü hissetmesi resmi kurumların yaratmış olduğu maddi veya manevi zararın tarafınızca tahsili önünde tek başına yeterli bir engeldir.

ÖRNEK İHLAL: Güvenlik soruşturması ile elenen ve ardından mahkeme kararı ile davayı kazanıp görevine dönen kişiye yok yere göreve başlayamadığı zamanlardaki yoksun kaldığı maaş ve parasal hakların verilmemesi. Detay için şuraya bakın: Güvenlik Soruşturması İle Elenip Anayasa Kararı ile Dönen Tazminat Alamayacak Mı?

4. Temel hakların kanunsuz sınırlanmasından başvuru (md 13)

Sayın okur; ben daha şu güne kadar idare tarafından bu hükme kendiliğinden uyulduğunu görmedim. Şahsen ben memur olsam ben de uygulamazdım büyük ihtimalle. Uygulasaydım kendimi dışlanmış, farklı ve kötü biri gibi hissederdim. Çalışma arkadaşlarım beni görünce yolunu değiştirir aynı masada yemek yemezdi.

Ne derseniz diyin umurumda bile değil. Bir hukukçu bile Anayasa uygulayamıyorsa vay halimize diyin. Allah belanı versin diyin.

İnsan denilen yaratık sosyal bir varlıktır.

Kuralın ne kadar önemli olduğu, ne kadar hayati olduğundan ziyade kuralı uygulayacak olan bireyin o kurala karşı tavrının neticesi “uygulamada” daha önemlidir. Eğer meslektaşları bir Anayasa normunu uyguladı diye ona terörist gözüyle bakacaksa ve dışlayacaksa o adam o kuralı yüksek ihtimalle uygulamaz.

Uygulamadaki bu aksaklık ise bir başka kuralla değil ancak kültürel gelişim veya eğitim ile düzelebilir. Eğer bir gün bu yasayı uygulamanız gerekirse uygulayın, kurallara uyun, ben ve benim gibileri örnek almayın.

ÖRNEK İHLAL VE ÖRNEK KARARLAR: Kişisel verilerin işlenmesi, aktartılması ve yayılması ancak kanunda yazan hallerde söz konusu olabilir. Eğer ki ortada bir hukuka uygunluk hali yoksa (yani kanunda, güvenlik soruşturması yapılırken kişisel verilerin nasıl, nereye ve hangi şartlar altında aktarılacağına ilişkin hükümler yoksa) ve buna rağmen kişisel veriler  güvenlik soruşturması bahanesi ile aktarılıyorsa burada temel haklardan olan “özel hayatın gizliliği” kanunsuz olarak sınırlandırılmış olacaktır. Nitekim Anayasa Mahkemesi bu konuda örnek kararlar almıştır. Örnek kararların künyesi ve neyi iptal ettiği ile ilgili olarak şuraya bakabilirsiniz[efn_note]Bu kısımdaki kararlar bireysel başvuru sonucu verilmiş kararlar değil. Meclisteki milletvekillerinin bizzat kanunun iptali için yapmış olduğu başvuruların sonucuna ilişkindir[/efn_note]:

  • Anayasa Mahkemesi’nin 24.07.2019 tarihinde aldığı 2018/73 Esas, 2019/65 Karar sayılı ve 29.11.2019 yürürlülük tarihli kararı ile gizlilik dereceli kurumlarda çalışmayacak düz memurlara güvenlik soruşturması yapılması Devlet Memurları Kanunu’nun 48. Maddesinden kaldırarak iptal etmiştir. 
  • Yine; 28 Nisan 2020 günü de Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bir karar ile (Anayasa Mahkemesi’nin 19/2/2020 Tarihli ve E: 2018/163, K: 2020/13 Sayılı Kararı) ile birlikte; “GÜVENLİK SORUŞTURMASI, BAZI NEDENLERLE GÖREVLERİNE SON VERİLEN KAMU PERSONELİ İLE KAMU GÖREVİNE ALINMAYANLARIN HAKLARININ GERİ VERİLMESİNE VE 1402 NUMARALI SIKIYÖNETİM KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN”‘un 1. Maddesinin 2. Fıkrası iptal edilmiştir.
  • İlaveten; 30 Nisan 2020 tarihinde Anayasa Mahkemesi KVKK (Kişisel veri mevzuatına aykırılık) nedeniyle KİT’lerde (Kamu İktisadi Teşebbüslerde) çalışacak kişilere güvenlik soruşturması yapılmasını öngören düzenlemeyi iptal etmiştir ( Anayasa Mahkemesi’nin 19/2/2020 Tarihli ve E: 2018/91, K: 2020/10 Sayılı Kararı)

5. Kişi hürriyetinden başvuru (md 19)

Bu maddeyi daha çok ceza yargıçları ihlal ediyor. Bazen adamı durduk yere tutukluyorlar, azami süreler dolmasına rağmen salmıyorlar vs. Bu gibi hallerde de önce Anayasa sonra da AİHM yolu açıktır. AİHM’i peşinen karıştırmamın sebebi Anayasa Mahkemesi’nde bu hüküme dayanarak bir netice alma ihtimalinizin düşüklüğüdür.

ÖRNEK KARAR:

Başvurucu, tutukluluğunun yasal dayanağının olmadığını ve makul olmayan bir süredir tutuklu olduğunu ileri sürerek Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Karar Tarihi: 16/7/2014, Başvuru Numarası: 2013/6099, V.K  Kaynak: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/6099?MevzuatTuru=1&MevzuatNumarasiIsmi=1&MaddeNumarasi=153

6. Yerleşme ve Seyehat özgürlüğünden başvuru

Değerli okurlar; dünya halkları olarak covid-19 tarafından ırzımıza geçildi.

Hasta olacaksın bahanesi ile trilyon dolarlık fonların desteklediği medya kuruluşları bize şu aşağıdaki paragrafta yer alanları kabul ettirmeyi başardı:

“Trafik kazasında yaralanma veya ölme ihtimalinden bir iki tık daha yüksek bir ölüm/yaralanma ihtimali var. Bu riskten korunmak için seyehat özgürlüğünden, vücut dokunulmazlığından, özel hayatından, yerleşme hürriyetinden feragat edeceksin. Bir de üstüne dükkanını kapatıp aynı vergileri fazlasıyla ödemeye devam edeceksin, ayrıca senin toplumunun paraya zerre ihtiyaç duymayan en zenginlerini daha da zengin etmeye devam edeceğiz. Ayrıca hafta sonu dışarı çıkmak yasak, gece sokakta kimse yok ama olsun yine de çıkmak yasak. Obez ol, kalp damar hastalıklarına, kansere yakalan umurumda bile değil, zaten yaşlı olanlarınız devlet sistemine olağanüstü bir yük.”

Bu teklif; size 5 sene önce herhangi reklam, ‘haber’, propaganda, bildiri, sunum izlemeden önce yapılsa idi aynen şöyle cevap verebilirdiniz:

“Eee geriye bir tek cinsel dokunulmazlık kaldı. Onu da versek olmaz mı?”

ANCAK; HEM DE KOCAMAN BİR ANCAK; bu dejenerasyon, bilgi kirliliği en iyi şekilde tam gaz desteklenmelidir. Pire için tüm yorgan yakılmalıdır. Temel hak ve hürriyetlerden bir ya da birkaçı medya pohpohlanması ile diğerlerinin hepsinden kat kat daha üstünmüş gibi lanse edilmeli ve en nihayetinde dünya hakları bu dev yalana inandırılmalıdır. Ne demiş ünlü şair: “yalan ne kadar büyük olursa insanların inanması bir o kadar kolay olur”. İnsanlar kurumsal ve profesyonel medya yoluyla ve hatta bizzat devletler yoluyla kandırılmalı ve tongaya düşürülmelidir. Dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş ve tam da enformasyon bolluğu çağına yakışır bir suistimal yapılmalıdır. Yapılmalıdır ki insanlık tarihine bu kötü dönem ve bu kötü dönemin destekçileri altın yaldızlarla yazılmalı.

Hem ayrıca gayrimenkul rantı “merkezden çevreye doğru yayılacak” ve uzun vadede gelir dağılımı adaletsizliği azalacak.

Bir diğer konu ise “dijitalleşme”. İnsanlar yeni teknolojilere geleneksel kodlarının gereksizlerini yıkmak pahasına ayak uydurmada zorlandı. İşte bu süreç çok hızlanacak.

Hem ayrıca aklı selim insanların kolektif belleğinde bu “en temel hakların hukukçu olmayan ve yetkinliğe sahip olmayan insanların kararları ile suistimali” döneminin izleri binlerce yıl kalmalıdır.

Ayrıca tüm bunlar olurken Google politikalarına da harfiyen uyulmalıdır. Zira Google amca yanılıyor olamaz. Güncelleme ile bu covid döneminde dev haber sitelerine olağanüstü kıyak geçerken vardır bir planı, bir bildiği. 8 milyarlık dünyadaki her biri en az 250 İQ’lu en zeki insanlarından oluşan süper ‘genius‘ kadrosu yanılıyor olamaz.

Şahsen çoğunluğun seçtiği şovmenlere değil bu kadroya güveniyorum. Yürüyedurun aslanlarım; vatan sizinle, Allah yolunuzu açık eylesin.

Bunların hepsi benim arabalarım. Koleksiyon yapıyorum. Ayıptır söylemesi Anayasa çalışarak bayağı para yapıyorum. Şaka şaka, İzmir’de Key müzesine çekmiştim bunu.

 

7. Sağlık hakkından başvuru (md 59)

SGK’nın bazı kanser ilaçları hakkında “kişisel özel yarar sağlayabileceği” ve “tıptaki hastalık yoktur hasta vardır ilkesi” gözetilmeden direkt olarak, peşinen herkesi kapsayacak şekilde “yarar/maliyet hesabı yaparak” ödeme listesinden çıkartması sağlık hakkının ihali anlamına gelir.

Bundan dolayı sevgili SGK’mızın başı ileride biraz ağrıyacak ama olsun. Evelallah bunun da üstesinden geliriz.

ÖRNEK KARAR:

Anayasa Mahkemesi, SGK tarafından kanser ilacı bedelinin tedbiren karşılanmaması üzerine yapılmış bulunan başvuru üzerine aynı gün yaptığı toplantıda şöyle bir karar verir: “Bahse konu ilacın başvurucunun hastalığının tedavisindeki önemi ve aciliyeti gözetildiğinde, başvurucunun tedavisine derhal başlanması gerektiği değerlendirilmiştir. Bu nedenle, başvurucunun maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğu anlaşılmakla, oluşan tehlikenin ortadan kaldırılması konusunda derhal gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesi gerekir.” AYM 14 Ağustos 2020 tarih ve 2020/22945 başvuru sayılı kararı

8. İdareye karşı yargı yolu engellenmesi nedeniyle başvuru (md 125)

Maalesef idare mahkemeleri işin içine para karışınca pek iyi kararlar vermiyor. Ancak işin içinde para yok iken cidden olağanüstü birey lehine kararlar verdiklerine şahit oldum. Sanki iş mahkemeleri gibi sürekli vatandaş yanında yer alıyorlar ta ki işin içine para karışana kadar. Bu ilginç gözlemimi yaptığımdan beri mümkün mertebe idareye dava açarken önce “iptal” sonra “tam yargı (tazminat)” açıyorum. Elalem bana “sen deli misin, istesene paranı da peşin peşin” diyor. Ancak hayır, var bir bildiğim. Günün sonunda ise ben haklı çıkıyorum.

İdare yargıçları arasında sanki gizli bir ittifak var gibi “devletimizin kasasından bir kuruş para çıkartmayalım da ne olursa olsun” türünden. Ama olsun ellerinden gelen yeterli.

Sonuç itibariyle idare mahkemelerinden Allah razı olsun. Kim ne derse desin yine de iyiler.

9. Kanunsuz emire ilişkin hükümlerden başvuru (md137)

Kanunsuz emir uygulanmaz ama bizde kanunsuz emiri uygulamayacak memur az. Bir kere hukuk eğitimi yok okullarda. Kanun bilen yok. Hukuk yerine alakasız dersleri dayıyorlar. Kamu yönetimi okyacak adama biyoloji, fizik, geometri yüklüyorlar. Halbuki bu adama “normlar hiyerarşisi” dersi öğretilmeli. Bu elemana “başlıca hukuk ilkeler ve bu ilkelerin tarihsel gelişimi ile birlikte önemi” dersi verilmeli. Bir de üstüne yazılı veyahut sözlü bir tez sunumu istenmeli (sevdiği bir konuda). Ancak bizim elemana çocukluktan itibaren dayıyorlar gereksiz ve sıkıcı bilgiyi. Sonra adam karşısına çıkıp “kanun böyle bunu yapmalısın” diyen avukatlara “valla abi bize gelen emir böyle maalesef” diyor. Der tabi, elemanımızın kabahati yok.

10. Anayasa mahkemesi kararına uyulmamasından başvuru (md 153)

Anayasa mahkemesi kararına uyulur ama bu karar muhakkak bir yerlerde “eğilip bükülür”. Bu bir gelenek gibi birşey.

Örfümüzde, adetimizde var böyle bir racon. Süleyman çakır’ın kendisini dolandırmaya çalışan müzisyene 300 000 dolarını verip ardından da racon gereği olarak öldürmesi gibi bizde de Anayasa mahkemesi bir konuda karar verip bireye hakkını verirse o bireyin başına başka bir taraftan bela gelmesi olasıdır.

11. Özel hayat gizliliği ihlalinden başvuru (md 20)

Bu maddeyi isteseniz de layıkıyla uygulayamayacaksınız. Çünkü 21. Yüzyıl gençleri “hem ayranım dökülmesin hem de gözüme ayran kaçmasın” ilkesini şiar edinmiş ve bir o kadar da biatcı ve cesaret yoksunudur.

Adamlar 7 milyar insanın rahatlıkla erişebileceği şekilde ve sırf “‘ben daha iyi hayat sürüyorum sizi pis nahoş fakirler’; ehehehe bak viyanadayım, ‘ehehehehe bak Paris’te Eyfel Kulesi önünde frambuazlı dondurma yerken popom da hepinizden daha şekilli’” diyebilmek için memeli, popolu fotoğraf paylaşıyorlar daha sonra da bu alenileşmiş veriyi birisi başka bir mecrada paylaşınca “ama o benim kişisel verim, üüüüü, saçımın teli için müebbetle yargılanman lazım seni aşağılık; hemen şimdi savcı amcama gideceğim ve şeni şikayet etcem” deyip ağlıyor.

Oysa ki yok öyle bir yağma. Eğer o veriyi alenileştirdiysen sırf o beş para etmez kokoş verin için bir insanın özgürlüğüne, hürriyetine bu denli ağır bir müdahalede bulunmaya en ufak bir hakkın yok!

Lakin ilerleyen süreçte görececeğiz kim haklı kim haksız, el mi yaman bey mi yaman. Bu eğip bükülmüş yasalar günü gelip de o malum birilerini de tartmaya başladığında ve işin içinden çıkılamaz bir hal aldığında.

12. Konut dokunulmazlığı ihlalden başvuru(md 21)

Bu konuda insanlara haksızlık yapılıyor. Tek bir fiil olan hırsızlık suçunu işlemek için konut dokunulmazlığını ihlal etmek şart ve o hırsızlık suçunun parçası iken ilaveten bir de konut dokunulmazlığından ceza veriyorlar. Tek bir kurşunla tek celsede adam öldüren bir katile ilaveten bir de yaralamadan ceza vermek kadar mantıksız bir şey bu. Hırsız kardeşlerimize büyük haksızlık yapıyorlar. Evet hırsızlıların hakkını savunuyorum. Ve evet hırsızın hakkımı savunmak bana düştü.

13. Haberleşme hürriyetinden başvuru (md 22)

Son zamanlarda biz avukatlara ispiyonlama ödevi getirmeye kalktılar.

Kitle imha silahlarının yayılması ve finansmanının önlenmesi adına avukatlara, taşınmaz alım satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerde “şüpheli işlemleri bildirim” yükümlüğü (alıntı) ile avukat polis olup müvekkilini sürekli ajan gibi didik didik edip gerektiğinde kalleşçe ve acımasızca ispiyonlayacak.

Soruyorum size bu husus racona sığar mı? AİHM’i, Anayasa’yı, evrensel hukuk normlarını geçtik. Racondan bahsediyorum. Sığar mı sığmaz mı? Ona göre cevap veriniz.

Böyle bir yasa çıksa idi uymazdım. Çünkü Anayasa’mıza aykırı. Haberleşme hürriyeti zaten kutsal iken müvekkil ve avukat arasındaki haberleşme hürriyeti daha kutsal.

Mali Eylem Görev Gücü adı verilen ve kısaltması FATF olan Avrupa Birliği’nin ve Türkiye’nin de üye olduğu bu kurumun yapılmasını gerekli gördüğü düzenlemelerin asgari ölçüde yerine getirilmemesi nedeniyle para transferlerimiz aksayabilirmiş.

Şunu unutmamak gerek. 1.’si elin gavuru bunu avukatlarına eminim ki bizdeki gibi doğrudan kendi müvekkiline ispiyon görevi getirecek şekilde katı olarak uygulatmak istememiştir.

İkincisi bir hukuki müesseseyi sırf elin gavuru yaptı diye evrensel hukuk normlarına uygun ve her coğrafyaya uygun olduğu anlamına gelmez. Zaten Avrupa’daki barolar da bu konuda tepki göstermiştir.

Avrupa dediğimiz oluşum “bürokrasi, anksiyete, güvenlik kaygısı, kurumlara yersiz biat” dörtlüsü ile boğulmak üzere olan ve dinamizmini her geçen gün kaybeden bir oluşumdur. Vatandaşlarının en büyük derdi de gereksiz ve girişimciliği önleyen, lüzumsuz güvenlik kaygısı ile çıkartılmış boş hukuk kaideleridir. Ancak bu haliyle bile halen Avrupa; Çin ve Rusya’dan kat be kat daha üstün olup Türkiye’ye daha iyi bir rol modeldir. Çünkü en azından Çin kadar adam kesmiyordur.

Bu çağa “hakikat sonrası suni gerçeklikler ve sahte korkular çağı” olarak anacaklar. Bu ortamda da kitleler kaygı ve panik içerisinde hatalar yapıp tüm anahtarları şovmenlere, tek adamlara teslim etmiştir. Sonucunda da her tarafı liyakatsizlik sarmış ve gelir dağılımı adaletsizliği iyice artmıştır. Çünkü şovmenler sadece kendisini ve kankilerini görür. Gerisi onlar için önemli değildir.

Bundan 120 yıl sonra torunlarımız bizi “korkak ve bilgi manipülasyonuna açık insan kitleleri” olarak anacak…

ÖRNEK ANAYASA MAHKEMESİ KARARI:

ÖZET: Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucuların göndermek istediği mektup ve faksların sakıncalı bulunarak muhatabına gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Karar Tarihi: 19/11/2020,  Başvuru Numarası: 2018/29520, B. Ç. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU  https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2018/29520

14. İfade hürriyetinden dolayı bireysel başvuru

Bu konuyla ilgili meşhur bir söz var:

İfade özgürlüğü var ama ifade ettikten sonra olacakları garanti edemem.
İdi Amin, Uganda Devlet Başkanı”

Düşünceyi yayma hürriyeti falan filan bunlar için bize daha şöyle bir 37 yıl falan var. En aydın geçinen en muhalif geçinen kesim bile bu hakka saygı duymaz bizim topraklarda….

15. Basın hürriyeti ile ilgili başvuru(md 28)

Basın özgürlüğü hakkında en büyük kanayan yara “kişisel veri” mevzusu ile ilgilidir.

Blogger’lar, arşivciler, bilgi siteleri “yargıtayın kararlarında kafasına göre uydurduğu haber sayılma kriterlerine” uymadığı için basın kapsamında sayılmıyor. Dolayısıyla Wikipedi, Google görseller, bilgi siteleri, biyografi siteleri her saniye suç işliyor. Hem de hiç farkında olmadan suç işliyor. Birçoğu topluma gerçekten faydalı işler yapmasına rağmen yüce yargıtay içtihatlarına göre suç işlemiş sayılıyor.

Bir içeriğin basın özgürlüğü kapsamında olması için illa “güncel, kamu yararı taşıması, yüksek toplumsal ilgiye mazhar olması, gerçek olması şartlarını AYNI ANDA SAĞLAMASI” gerekmez. Kamu yararı taşıması bile tek başına mevcut ise o içerik basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir.

Bu hususta Avrupa ve Amerika mahkemeleri yol kat etti. Arşiv, biyografi, bilgi sitelerinin işlemiş olduğu kişisel verileri suç saymamaya başladı. İnşallah biz de zamanla medeni çizgiye doğru evrileceğiz.

16. Mülkiyet hakkından dolayı bireysel başvuru (md 35)

Bu hak en çok “kamulaştırmasız el atma”, “usulsüz kadastro” konularında ihlal ediliyor. Devletimiz her devlet gibi zenginin davası olunca fakire göre daha titiz, daha adil davranıyor. Ancak onca titizliğe rağmen gerek yasadaki boşluklar, çelişkiler gerekse hukuki imkansızlıklardan ötürü mülkiyet hakkı ihlal edilebiliyor. Bu gibi hallerde önce Anayasa sonra da AİHM’ne gidilebilir.

Mülkiyet hakkı zamanaşımına bile uğramayan ve yaşam hakkı ile birlikte en temel haklardan birisidir.

Buna yeri ve zamanı olmadığı halde ve insanlar henüz bilinçsel olarak hazır değil iken sınır getirmeye çalışan devletlerin sonu ortadadır. Gelecekte bir gün devletler; gerek insanların açlıktan ölmesi gerekse “doğal seçilim ile kıyılması” neticesinde yarı sosyalist devlet (İsveç, Norveç kıvamında) haline gelecek. Zengin yine var olacak. Üreten ve çalışan yine lüks içinde yaşayacak. Ancak süper zenginden alınan vergi %97 gibi rakamlarda olacak iken fakirlerden neredeyse hiç vergi alınmayacaktır.

Bu durum bilimin gereğidir. Otomasyon ve yüksek teknoloji sadece bir avuç insana para kazanma ve geri kalana kölelik sunuyor. Çünkü bilim de doğa paralelinde çok acımasızdır. Bilim; aaa şu fakir ve cahile de gideyim demez. Aklı ve parası aynı anda olana gider bilim. Ve hatta öyle bir kıyım yapar ki eninde sonunda herkes bir avuç adamın kölesi olur.

Şu anda dünyanın her yerinde avam takımının iktidara daha yatkın olmasının arkasındaki gerekçelerden bir diğeri de bu hakikattır. İnsanlar bilimin acımasızlığından haklı olarak korkuyorlar. Bunun sonucunda da kalabalık kitleler; bilimden, medeniyetten nasibini almayan avam insanları tepelerinde istiyor…

Geçecek. Bu dönemler de geçecek.

17. Hak arama hürriyetinden dolayı başvuru(md 36)

Bu hak daha çok avukatların bertaraf edilmesi, tebligatların usulüne uygun yapılmaması, isnat edilen suçun ve delillerin adam akıllı söylenmemesi gibi hallerde karşımıza çıkmaktadır. Bu hak uygulamada “adil yargılanma hakkı” diye de geçer. Bu konuyla ilgili yüzlerce karar bulabilmeniz mümkün. Bu arada daha fazla örnek karar için Anayasa Mahkemesi resmi sitesindeki bu linke göz atabilirsiniz.

Öyle küçümsemeyin. Anayasa Mahkemesi’nden en çok dosya dönme sebeplerinden birisi de budur. Hele o tebligatlar yok mu…

ÖRNEK KARAR:

Başvuru, ihbar ikramiyesi ödenmesi talebiyle açılan davanın incelenmeksizin reddi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. Karar Tarihi: 20/7/2017, Başvuru Numarası: 2014/11170, S. K. BAŞVURUSU Kaynak: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/11170?MevzuatTuru=1&MevzuatNumarasiIsmi=1&MaddeNumarasi=36   (S K, B. No: 2014/11170, 20/7/2017, § …

18. Dilekçe hakkından dolayı başvuru (md 74)

Dilekçe hakkı maalesef ki e-imza çıktıktan sonra ihlal edilmeye başlandı. Adamlar e-mail ile dilekçe verilemez illa ıslak imzalı olmalıdır diyip dilekçeyi kabul etmiyor. Bu durum şüphesiz Anayasa’daki madde 74’de bahsi geçen “dilekçe hakkının” ihlalidir. Ancak şu güne kadar dilekçe hakkı ihlal edildi diye Anayasa’ya bireysel başvuru yapıp da karar alan görmedim. Umarum ilk olursunuz.

Bireysel Başvuru Şartları ve Yolu

Bireysel Başvuru Şartları

  • Doğrudan, mahkeme kanalıyla veya yurt dışındaki konsolosluklar yoluyla yapılabilir.
  • Harç eksiksiz ödenmelidir ve bu hususta belge muhakkak dosyaya sunulmalıdır.
  • Tüm olağan iç hukuk yolları tüketilmelidir.
  • İhlalin öğrenildiği tarih muhakkak yazılmalıdır.
  • Uğranılan zarar somut olarak belirtilmelidir.
  • Dayanılan deliller ve bu husustaki evraklar eklenmeli (bu konuda da aşırı titizler)
  • Eğer 30 günlük süre haklı bir mazeret nedeniyle aşıldı ise bu mazeretin kalmasından itibaren bu mazerete ilişkin delil ile birlikte 15 gün içerisinde başvuru yapılabilir. (normalde 30 gün içerisinde başvuru şart yukarıda da izah ettiğimiz üzere)
  • Neden “Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşıdığı” ve ” önemli bir zarara uğrandığına dair belgeler” MUHAKKAK yer almalıdır. (Aksi halde Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki  6216 sayılı kanunun 48. maddesinin 2 fıkrası dolayısıyla başvurunuz reddedilebilir. Aslında böylesi soyut ve muğlak bir hak tanınması pek hoş kaçmamış ancak kanun dediyse yapacak bir şey yok)
  • Daha önce Anayasa Bireysel başvuru yapmamış olmak
  • Nihai kararın tebliğine ilişkin tebliğ evrakı suretini de ekleyin (süresi içerisinde başvurduğunuza dair kanıt olması açısından)
  • Olağan ve olağanüstü kanun yolu başvuru var ise bu dilekçelerinin mahkemece onaylı örneklerin eklenmesi gerekir (bu iş biraz çetrefilli ama iç tüzükte yazıyor mecbur eklemek gerek)

Bireysel Başvuru Süresi-zamanaşımı?

Eğer ki tüm başvuru yolları tükendiyse ve bu hususta son karar tebliğ edildi ise bu tebliğden itibaren 30 gün içerisinde süre biter. Bu süreden sonra maalesef Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru hakkınız kayboluyor. O sebeple süreyi kaçırmamaya dikkat ediniz.

Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru harcı ne kadar?

En son 446,50 TL idi ancak her sene enflasyona göre bu rakamlar güncelleniyor. Devletimiz harcını eksik almaz. Bunun haricinde eğer avukat ile bu başvuruyu yaparsanız notere 200 küsür tl harç daha ödemeniz gerekmektedir.

Bireysel Başvuru Dilekçesi

Dilekçede Ne Yazacağım?

  1. Aşağıdaki başlıklardan hangi hakkının ihlal edildiğini Anayasa maddesi ile birlikte öğrenmelisin.
  2. Bu ihlal edilmiş olan anayasal hakkının neden ihlal edildiğini detaylıca yazmalısın
  3. İç hukuk yollarını tamamen tükettiğini ve elinden geleni ardına koymadığını ifade etmelisin.
  4. Neden mağdur olduğunu ve mağduriyetinin incir çekirdeğini dolduracak seviyeyi aştığını izah etmelisin. (eğer mağduriyet azsa Anayasa mahkemesi dosyanızı incelemekten imtina edebilir)
  5. Eklerin neler olduğunu, delillerinizi ve gerekirse bunların nereden temin edilebileceği
  6. Tüm kişisel bilgilerinizi eksiksiz yazın.
  7. Nüfus cüzdanı suretiniz dosyada muhakkak yer alsın.
  8. Başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin süreçlerin tümünü tek tek tarihleri ile birlikte alt alta yazın

Örnek Anayasa Bireysel Başvuru Dilekçesi

Size bu hususta örnek Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru formu hazırladım. Word formatında aşağıda duruyor. İlla ki sizin durumunuza birebir uymayabilir. O sebeple muhakkak bir avukata yazınız ve kontrol ettiriniz. Hatta tek başınıza böylesi bir başvuruyu yapmanızı da önermiyorum. Gidin gerekirse iphonu’unuzu satın ve avukatınıza 3-5 bir şeyler verin ve öyle başvurun. Çünkü madem ta Anayasa’lara kadar gidecek kadar hayati bir temel hak ihlali söz konusu öyleyse bu tek kurşununuzu da profesyonelce kullanın.

ANAYASA BİREYSEL BAŞVURU-FORMDA BULUNMASI ZORUNLU BİLGİLER

ANAYASA MAHKEMESİ BİREYSEL BAŞVURU ÖRNEK DİLEKÇESİ/ FORMU

(bu form sürekli güncelleniyor, bu yukarıdaki sürüm güncel olmayabilir dikkat edin, en yeni sürümlü form ile başvurmanız daha iyi olur)

Daha önceki yazılarımızda Anayasa Mahkemesine yapılan Bireysel Başvuru sebeplerini anlatmış olduğumuzdan, bu yazımızda tekrara düşmeden, bireysel başvuruda bulunurken nelere dikkat etmeniz gerektiğinden söz edeceğiz.

Yine de Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru nedir, neden bu yola başvurulur ufak bir şekilde değinelim.

Bireysel başvuru; Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin taraf olduğu birçok ek protokol ile güvence altına alınmış olan temel hak ve özgürlüklerden herhangi birinin, kamu gücü tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle (işlem, ihmal, eylem şeklinde ihlal gerçekleşebilir) kanunda yer alan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmesinden sonra Anayasa Mahkemesine gidilebilecek bir yol olarak tanımlayabiliriz. 

Bireysel başvuru hakkı 2010 Anayasa değişikliği ile iç hukukumuzda yerini almış olup, anayasal hak olan temel hak ve özgürlüklerin ihlali iddiası ile bireysel başvuru hakkı kazandırılarak mağduriyetlerin giderilmesi, temel hak ve hürriyetlerin korunması ile kamu organlarının Anayasaya ve kanuna uygun davranması amaçlanmıştır.

1982 Anayasasında yapılan 2010 Anayasa değişikliği kapsamında Anayasanın 148.maddesine eklenen ek fıkrayla; ‘’Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.’’

149.maddesindeki düzenleme ise ; ‘’Anayasa Mahkemesi işleri dosya üzerinden inceler. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilir’’

İlgili Anayasa maddelerinden de görüleceği üzere; Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yolunu kullanabilmeniz için, olağan kanun yollarını tüketmiş olmanız gerekmektedir.(istisnai bazı durumlardan yazımızın devamında bahsettik ama genel kuralın bu olduğuna dikkat etmelisiniz) Yani her anayasal güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerin ihlali için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluna gidilememektedir. Bu sebeple bireysel başvuru yolunu istisnai ve olağanüstü bir hak arama yolu olarak tarif edebiliriz.

Anayasa Mahkemesi Bireysel başvuru yolunun uygulanması ise; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek Protokoller, Anayasa, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü çerçevesinde gerçekleşmektedir.

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru yolunda dikkat etmeniz gerekenleri kısa bir şekilde madde madde özetleyerek anlatırsak;

  • Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru yolu; Anayasa, AİHS ve Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler çerçevesinde korunan Temel Hak ve Hürriyetlerin ihlali için gidilebilecek bir yoldur. Bu sebeple her Anayasada yer alan temel hak ve hürriyet ihlali için bireysel başvuru yoluna gidilememektedir. AYM’e bireysel başvuruda bulunabilmeniz için ihlal edilen temel hak ve hürriyet hem Anayasada hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolü çerçevesinde korunma altına alınmış olmalıdır. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; eğer ihlal edilen temel hak ve özgürlük Anayasamızca korunma altına alınmasına rağmen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca korunmuyorsa artık burada bireysel başvuru yolunu kullanmanız mümkün değildir.
  • Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuru yolu için herhangi bir kişi kıstası bulunmamaktadır; Anayasa, AİHS ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokolce güvence altına alınan temel hak ve hürriyeti ihlal edilen her gerçek kişi bireysel başvuru yoluna başvurabilecektir. Özel hukuk tüzel kişileri ise yalnızca tüzel kişiliklerini ilgilendiren temel hak ve özgürlüklerin ihlali sebebiyle bireysel başvuru yolunu kullanabilecektir.
  • Temel hak ve hürriyetlerden herhangi birinin ihlali, kamu gücü kullanan makamların işlem, eylem veya ihmalinden doğmuş olmalıdır. Bu sebeple sadece Türkiye Cumhuriyeti makamlarının (kamu gücünü kullanmaları sebebiyle) temel hak ve özgürlükleri ihlal etmesi halinde başvuruda bulunabilirsiniz. Buradan sadece ihlalin Türkiye’de gerçekleşmesi gerektiği gibi bir sonuç çıkmasın. İhlal Türkiye’de gerçekleşmese dahi Türkiye Cumhuriyeti makamlarının ihlalde bulunması yeterli olacaktır.
  • Kamu gücünü kullanan makamın işlem, eylem veya ihmali sebebiyle ihlal edilen temel hak ve hürriyetiniz doğrultusunda güncel bir kişisel hakkınız doğrudan etkilenmiş veya zarara uğramış olması gerekmektedir.
  • Önemle belirtelim ki kamu gücü kullanan makamların her işlemleri için bireysel başvuru yoluna gidilememektedir. Düzenleyici idari işlemler, yasama işlemleri, Anayasa Mahkemesinin kararları ile Anayasal yargı denetiminin dışında kalan işlemler için bireysel başvuruda bulunulamamaktadır.
  • Bireysel başvuru yoluna başvurabilmeniz için temel hak ve özgürlükleri ihlal eden işlem, eylem veya ihmale karşı iç hukukumuzdaki olağan kanun yollarını tüketmiş olmanız gerekmektedir. Olağan kanun yollarını tükettiğiniz tarihten veya olağan bir kanun yolu öngörülmemişse ihlali öğrendiğiniz tarihten itibaren 30 gün içerisinde başvuruda bulunmanız gerekecektir.
  • Eğer olağan kanun yolları ile yaşadığınız temel hak ve özgürlük ihlalinin  giderilemeyeceği açık ve net ise, artık Anayasa Mahkemesine iç hukuk yollarının faydasız kalacağını ispat etmeniz halinde ,olağan kanun yolunu tüketmeniz beklenmeyecektir.

ANAYASA BİREYSEL BAŞVURUSUNU SORGULAMAK MÜMKÜN MÜ? 

Öncelikle yaptığınız bireysel başvuru ne kadar sürede karara bağlanır sorusuna değinelim; genel olarak bireysel başvurular geliş sırasına göre incelenerek karara bağlanmaktadır. Ancak yine de Anayasa Mahkemesi’nin, başvuru içeriklerini dikkate alarak önem ve acil olduğunu tespit ettiği başvurular için farklı bir inceleme sıralaması belirleme hakkı olduğundan, başvurularınızın ne kadar sürede karara bağlanacağına ilişkin net bir tarih mevcut değildir.

AYM’e bireysel başvuruda bulunmanız halinde ; başvurunuzun kayda alındığı bilgisi ile başvuru numaranız Anayasa Mahkemesince tarafınıza bildirilecektir. Yapılacak yazışmalar, size iletilen başvuru numarası üzerinden yürütüleceğinden, başvuru numaranızı kaybetmemeye özen göstermelisiniz. 

Yapmış olduğunuz başvurunun aşamalarını e-Devlet üzerinden takip edebilirsiniz. Yapılan bireysel başvuru neticesinde verilen başvurunun idari yönden reddi, kısmen kabul edilemezliği veya tamamen kabul edilemezliği ya da esasına ilişkin verilmiş olan kararlar, başvurucuya tebliğ edilmektedir.

ANAYASA BİREYSEL BAŞVURU OLAĞAN KANUN YOLU MUDUR?

Bu sorunun cevabı Anayasa’nın 148.maddesinde açıkça yanıtlanmıştır. İlgili maddede; ‘’ Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.’’ düzenlemesi yer almakta olup, görüleceği üzere bireysel başvuru yolu istisnai, ikincil ve olağanüstü bir kanun yolu özelliği taşımaktadır.

Burada olağan kanun yolu nedir ki diye düşünüyor olabilirsiniz. Aslında burada ifade edilmek istenen idari ve yargısal yollardır, yargısal yolların tüketilmesi gerekmektedir.

Her ne kadar ilgili Anayasa maddesinde; Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir, ifadesi yer alsa da ilgili maddenin devamında yer alan düzenleme uyarınca hakları ihlal edilen kişiler, ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülen idari ve yargısal yolların tamamını tükettikten sonra bireysel başvuru yapabilecektir. 

Peki yargısal yollar nasıl tükenmektedir; eğer kesin olarak verilen bir mahkeme kararı varsa bu kararın size tebliğ veya tefhim edilmesi ile birlikte yargı yolu tüketilmiş olmaktadır. Veya temel hak ve hürriyetinizi ihlal eden işlem, eylem için kanunda ön görülen bir yol varsa, bu yolu denemiş olmanız gerekmektedir. 

Ancak belirtmemiz gerekir ki Anayasa mahkemesi bazı hak ihlali hallerinde olağan kanun yollarının tüketilmesini beklemeden inceleme yapabilmektedir. Bu duruma örnek vermemiz gerekirse uzun yargılama sebebiyle bireysel başvuruda bulunmanız halinde,  olağan kanun yollarının tüketilmesi şartı mutlak olarak uygulanmamakla birlikte, başvurular henüz dava alt mahkemelerde devam etmekteyken bile Anayasa Mahkemesi bu konuda kendini yetkili görerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna hükmetmiştir.

Ayrıca AİHM’nin olağan kanun yollarının tüketilmesini aramadığı diğer bir durum ise yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı çerçevesindeki başvurulardır. AİHM, yaşam hakkı ve kötü muamele yasağının ihlali durumlarında olağan kanun yollarındaki yargılama sonuçlanmadan yapılan başvuruları kabul ettiği birçok örnek mevcuttur.

ANAYASA BİREYSEL BAŞVURU NEREDEN VE HANGİ USULLERLE YAPILIR? UYAPTAN YAPMAK MÜMKÜN MÜDÜR? 

Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvurular, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’da ve Anayasa Mahkemesi İçtüzük’te yer alan şartlara uygun olacak şekilde; Anayasa Mahkemesinin resmi sitesinde yer alan güncel bireysel başvuru formunun resmi dille ve usulüne uygun olarak doldurulması ile yapılmaktadır.

 Bireysel başvurularda, Anayasa Mahkemesi’ne doğrudan müracaatla fiziki dosyayı teslim edebilir, mahkemeler aracılığıyla fiziki dosyayı gönderebilir veya yurt dışı temsilcilikleri vasıtasıyla başvuruda bulunabilirsiniz. Bu nedenle posta, faks, mektup, telgraf gibi yollarla bireysel başvuruda bulunabilme imkanınız bulunmamaktadır. Bu gibi iletişim araçlarıyla göndermiş olduğunuz bireysel başvuru evrakları Anayasa Mahkemesi tarafından kayda alınmadığından, başvurucuların haklarını kaybetmemeleri için evraklar ilgilisine iade edilmektedir.

Anayasa İçtüzük’ün 63.maddesinin 5.fıkrasında, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun elektronik imza kullanılarak başvuru yapılabilmesine yönelik karar alabileceği düzenlenmiştir. Genel kurulun elektronik imza ile başvuru yapılmasına ilişkin karar alması halinde, elektronik imza ile başvuru yapılması mümkün olabilecektir. Ancak günümüz itibariyle Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun bu yönde bir kararının olmaması sebebiyle bireysel başvuruların UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile yapılabilmesi şimdilik mümkün değildir.

Şunu da belirtelim ki; bireysel başvuruyu bizzat hakkı ihlal edilen başvurucu yapabileceği gibi kanuni temsilcisi veya avukatı aracılığıyla da gerçekleştirebilecektir.

Başvuru formunda neler yer almalı;

  • Yapacağınız bireysel başvuru formunda, başvurucunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgileri, başvuruyu tüzel kişi gerçekleştirecekse ise MERSİS numarası, unvanı, adresi ve tüzel kişiliği temsile yetkili kişinin adı, soyadı ve T.C. kimlik numarası, MERSİS numarasının bulunmaması hâlinde ise tüzel kişinin vergi numarası veya kayıtlı olduğu sicil ve numarası ile varsa telefon numaraları ve kayıtlı elektronik posta adresi bilgileri yazılmalıdır. Kişisel bilgilerinizin doğru ve açık yazılması büyük öneme sahiptir. Sırf nüfus cüzdanı fotokopisi eklenmemesi sebebiyle bireysel başvuruların reddedildiği kararlar mevcuttur.
  • Kamu gücü kullanan idare tarafından gerçekleştirilen işlem, eylem ya da ihmal olayının tarih sırasıyla özetinin yazılması gerekmektedir.
  • Güncel ve kişisel haklarınızdan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini ve buna ilişkin gerekçelerinizi ve delillerinizi sunarak açıklama yapmalısınız.
  • İhlal edildiği iddia edilen temel hak ve özgürlükler ve bunlara ilişkin açıklamaların birbirleriyle ilişkilendirilerek ayrı ayrı yapılması gerekmektedir.
  • Olağan kanun yollarını hangi tarihlerde tükettiğinize ilişkin aşama aşama bilgileri yazmanız gerekmekte, olağan kanun yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir.
  • Eğer başvuruyu mazeret sebebiyle süresi içerisinde yapamamışsanız, bu durumu izah etmeniz gerekmektedir.
  • Taleplerinizi yazmanız büyük önem taşır.
  • Kimliğinizi gizli tutma talebiniz varsa buna ilişkin gerekçenizi izah etmelisiniz
  • Kısa mesaj (SMS) veya elektronik posta yoluyla bilgilendirme yapılmasını isteyip istemediğinizi yazmanız gerekmekte
  • Başvurucunun veya avukatınızın ya da kanuni temsilcinizin imzası yer almalı 
  • Ve tedbir talebiniz varsa talebinizin gerekçesini somut delillerle ortaya koymalısınız.
  • Ayrıca başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır. Başvurucu bir avukat tarafından temsil ediliyorsa ayrıca vekâletnamenin sunulması gerekir.
  • Bireysel başvuru formunuzun sonuç kısmında mutlaka; meydana gelen hak ihlalinin tespiti ile ortaya çıkan zararın giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasını veya yaşadığınız maddi ve manevi zararın miktarı belirtilerek tazminini talep etmelisiniz. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda başvuru formunda mutlaka tazminat miktarı belirtilmeli ve talepte bulunulmalıdır, aksi halde ihlal kararı çıksa dahi tazminata hükmedilmemektedir.

Bireysel başvuru yukarıda da bahsettiğimiz gibi; başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu hiç öngörülmemişse de ihlalin öğrenildiği tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yapılması gerekmektedir. Eğer süresinde başvuru yapamadıysanız ama haklı bir mazeretiniz varsa, mazeretinizin kalktığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde mazeretinizi belgeleyen delillerle başvuru yapabilirsiniz.

ANAYASA BİREYSEL BAŞVURU GÜNCEL FORMUNU NEREDEN BULABİLİRİM? 

Resmi Gazete’de yayımlanan 06.11.2018 tarihinde yapılan İçtüzük değişikliği ile birlikte bireysel başvuru formunda yenilik yapılmıştır. Başvuru formlarının yenilenmesi sebebiyle güncel halini takip etmeniz önemli olup, sırf güncel başvuru formuyla başvuru yapmamanız sebebiyle başvurunuz reddedilme riskiyle karşılaşabilecektir.

 Başvuru formunun örneği İçtüzük ekinde yer almakla birlikte, Anayasa Mahkemesinin internet sitesi olan (www.anayasa.gov.tr) sitesinden de güncel haline rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

ANAYASA BİREYSEL BAŞVURU SONUCUNDA CEZA YA DA TAZMİNAT ÇIKAR MI?

Anayasa Mahkemesi kendisine yapılan bireysel başvuruyu inceler ve sonucunda Anayasa, AİHM ve ek protokol çerçevesinde korunan bir temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verirse; ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılacak gerekliliklere hükmeder. Ancak burada yerindelik denetimi yapılıyor gibi bir düşünce ortaya çıkmasın. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sonucunda temel hak ve hürriyeti ihlal eden idari işlem ve eylem niteliğinde karar veremez. İhlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak işlemi, ihlali doğuran ve kamu gücünü kullanan makam yerine getirmektedir.

Anayasa Mahkemesi yapılan başvuru neticesinde ihlalin mahkeme kararından doğduğunu tespit ederse;

  • İhlal ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılması amacıyla dosyayı kararı veren mahkemeye gönderir. Dosyayı alan mahkeme de, ihlal kararında açıklanan ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde yeniden yargılama yapar. 
  • Yapılan inceleme neticesinde bireysel başvuru yoluna başvuran kişinin hakkının ihlal edildiği kararı verilmesine rağmen dosyanın yeniden ilgili mahkemeye gönderilmesinde hukuki bir yarar yoksa bu durumda, bireysel başvuru yapan kişi lehine uygun bir tazminata hükmeder.
  • Vermiş olduğu tazminat miktarının tespiti , daha ayrıntılı bir inceleme gerektiriyorsa burada genel mahkemelerde dava açılabilecektir.

Görüleceği üzere AYM bireysel başvuru usulünde, başvurucunun ihlalinin giderilmesi için yeniden yargılama yapılması hukuki yarar sağlamayacaksa, başvurucu lehine tazminata hükmetmektedir. Nitekim AYM’nin bugüne kadar verdiği birçok kararlarında hem maddi hem de manevi tazminata hükmettiği görülmektedir.

AYM’nin maddi tazminata hükmetmesi için gereken şartları sayalım;

  • Temel hak ve hürriyetin ihlal edilmiş olması gerekmektedir (Yukarıda yer alan şartların gerçekleşmiş olmasından söz ediyoruz)
  • Başvurucunun bu ihlal sebebiyle maddi zarara uğramış olması gerekmekte
  • İhlal ile maddi zarar arasında nedensellik bağı bulunmalı (Yaşanılan ihlal sebebiyle zararın ortaya çıkmış olması, bağlantılı olmaları olarak ifade edebiliriz)
  • İhlal sebebiyle yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaması
  • Tazminat miktarının belirlenmesi için ayrıntılı bir inceleme gerekmiyor olması

Halinde AYM, tazminata hükmedebilmektedir.

AYM cezaya hükmedebilir mi sorumuza yanıt vermek gerekirse; 6216 sayılı Kanun’un 50.maddesi açık ve net olmakla birlikte; ‘’Esas inceleme sonucunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.

Görüleceği üzere AYM kararlarında sadece sonuçların ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedebilmektedir, yerindelik denetimi yapamaz, yani ceza yaptırımına karar veremez. 

Ancak şunu da belirtelim ki Anayasa Mahkemesi eğer bireysel başvuru hakkının kötüye kullanıldığını tespit ederse, yargılama giderlerinin dışında disiplin para cezasına da hükmedebilmektedir. Burada görüleceği üzere bu para cezası ihlal kararı sebebiyle değil başvuru hakkının kötüye kullanılması sebebiyle verildiğinden, Anayasa Mahkemesi hakkınızı ihlal eden kamu gücünü kullanan makama karşı cezai bir yaptırım uygulayamamaktadır.

ANAYASA BİREYSEL BAŞVURUSUNDA BEKLETİCİ MESELE OLUR MU?

Yukarıda da izah ettiğimiz üzere AYM bireysel başvuru yoluna başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir. O yüzden AYM, olağan kanun yolunu tüketmediyseniz bu durumu bekletici mesele yapmayacaktır. 

Anayasa Mahkemesi önüne gelen başvuruları inceleme sürecinde, başvurucu aynı ihlal konusunu AİHM veya uluslararası mercie götürmüş ve bu mercie önünde konunun incelemesinin devam ettiği tespit edilse dahi AYM, bu durumu bekletici mesele yapamaz, davayı bu gerekçeyle reddedemez.

Ancak bazı durumlarda, olağanüstü kanun yollarının tüketilmesi, Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuru için bekletici mesele olarak kabul edilebilir. Bu durumda olağan üstü kanun yoluna gidilmesi sebebiyle verilen kararın kesinleşmesinden sonra da 30 günlük süre içerisinde Anayasa mahkemesine bireysel başvuru yapılabilecektir.

Sık Sorulan Sorular

Anayasa mahkemesine kimler başvuru yapabilir?

Bireyler, tüzel kişiler, şirketler, dernekler başvuru yapabilir. Sadece kamu tüzel kişileri böyle bir hakka sahip değildir.

Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcı mı?

Tek kelime ile evet. Hukuk devleti içerisinde yaşayan herkesi bağlar.

Anayasa Mahkemesi Komisyon incelemesi ne kadar sürer?

Genelde 1 senede ancak karar veriliyor.

Anayasa Mahkemesi'ne yapmış olduğum bireysel başvuru haksız olarak reddedilirse ne yapabilirim?

Bu saatten sonra Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi'ne başvuru yapabilirsiniz. Onun prosedürü de yazılı olup onda da kendisine münhasır incelikler mevcuttur.

Anayasa Mahkemesi bireysel başvurumda belge eksik olursa ne olur?

Eğer belge eksik ise Anayasa Mahkemesi resen ara karar alıp o belgeyi temin edebilir veya bizzat sizin temin edip sunmanız için süre verebilir. Ancak bunları hiç yapmayı sırf belge eksik diye başvurunuzu tamamen reddetmesi de mümkündür. O sebeple başvurunuzu; profesyonelce ve Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki kanun ve iç tüzüğe uygun olarak yapmanız önem arz etmektedir.

Bağımsız ruhlu bir halk gerekirse okyanusun ortasına şuna benzer platformlar kurar orada yaşar yine de hortumu bir taraflarına bağlatmaz…

2 thoughts on “Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Sebepleri ve Şartları-Örnek Dilekçe”

  1. Güvenlik soruşturması davam ve hukuğa olan ilgimden ötürü birkaç yıldır ara ara yazılarınızı okurdum, ilk defa yorum yapma ihtiyacı hissettim, ellerinize sağlık bu yazınızdan hissettiğim kitap yazabilecek olgunluğa gelen donanımlı ve duyarlı bir kişiliğinizin oluşudur. Davamı size veremedim, hatta kimseye vermedim maddi sebeplerden ötürü. Bir gün avukat tutacak olursam bu siz olacaksınız. İyii çalışmalar dilerim

  2. Dursun YILMAZ

    Ben Türkiye de kamu işçisi iken ve emekli işçi iken aylık maaşımın tespit edilmesinde Eğitim Diplomamın,Mesleki Kıdemimin,Mesleki Unvanımın ve Medeni Durumumun dikkate alınmayıp yok sayılması suretiyle yapılan köle, ayrımcılık, ikinci sınıf vatandaş,robot, aptal ve hayvan muamelesini ortadan kaldırmak için İdari yolları tamamen Adli yolları da kısmen tükettim.Türkiye de işçilere yapılan köle, ayrımcılık,ikinci sınıf vatandaş, robot,aptal ve hayvan muamelesinin ortadan kalkması için TBMM Yasal Düzenleme yapamam diye karar verdi. İtfaiye resen işlem yapabiliyor Hukuk resen işlem yapamıyor.Mesela ben tüm Adli mercilere bahse konuda ihbarda bulundum .Hiçbir Adli Merci işlem yapmadı.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top