Muris Muvazaası Davası Hangi Delillerle Kanıtlanır, Ne Zaman Açılmaz, Unsurları Ne?

En son şu tarihte güncellendi: 12 Mart 2023

Daha önceki yazılarımıza muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davasının hangi gerekçelere dayalı açılabileceğini, en sık rastlanan muris muvazaası sebeplerini ver örnek dilekçeleri incelemiştik (linkteki yazımızdan göz atabilirsiniz). Bu yazımızda ise muris muvazaası davasının hangi hallerde açılamayacağından, açılacak davada dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan ve davanın ne şekilde ispat edilebileceğinden bahsedeceğiz. Her şeyden önce muris muvazaası nedir ve hangi şartlar gerçekleştiğinde muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası açılması yoluna gidilebilecektir bundan kısaca bahsedelim.

Muris muvazaası kavramı kanunlarımız çerçevesinde düzenlenmemiş olup, toplum ihtiyaçları ve mirasçıların yaşadıkları mağduriyetler sebebiyle 01.04.1974 tarihli, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme kararı doğrultusunda oluşturulmuştur. 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme kararında muris muvazaasının tanımı ve muris muvazaasına dayalı dava açılabilmesi için gerekli şartların neler olduğundan bahsedilmiştir. Ancak yine de muris muvazaası niteliği itibariyle nispi muvazaa türünde olduğundan, Türk Borçlar Kanunu’nun 18. Maddesinde düzenlenen muvazaa ve Türk Borçlar Kanunu’nun 19. Maddesinde düzenlenen nispi muvazaa türüne dayandırılacağı unutulmamalıdır.

Yargıtay 1.Hukuk dairesi, birçok kararında muris muvazaasının tanımını yapmış , ilgili kararlar uyarınca; ‘’…. Bilindiği gibi; uygulamada ve öğretide ‘’ muris muvazaası’’ olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan, gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. ‘’ şeklinde tanımlanmıştır. 

Yargıtay Hukuk Dairesinin yaptığı tanımı daha basitleştirmemiz gerekirse; muris muvazaası; miras bırakanın, mirasçısını/mirasçılarını , miras hakkından yoksun bırakarak mal kaçırmak amacıyla ( bir veya birkaç mirasçısından mal kaçırma kastı olabilir) lehine devir yapılan kişi ile esas amacı olan bağışı gizleyerek görünüşte başka bir sözleşme yapmasıdır. Bu görünüşteki sözleşme genellikle satış sözleşmesi veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak gerçekleştirilmektedir. 

Muris muvazaası TBK md. 19’da düzenlenen nispi muvazaa niteliğinde olup; görünürde tarafların yaptığı sözleşme ve gizli olarak gerçek iradelerini içeren sözleşmeyi barındırmaktadır. Bu sebeple taraflar, görünüşte yapmış oldukları sözleşmenin kanunda düzenlenen şekil şartını yerine getirse dahi tarafların gerçek iradesini yansıtmadığı için sözleşme muvazaa sebebiyle geçersiz olacak ve bu aşamadan sonra asıl taraf iradesini içeren gizli sözleşme değerlendirilecektir. Yapılan gizli sözleşmenin geçerliliği ise kanunda ön görülen şekil şartına uygun olarak yapılıp yapılmamasına göre değişmektedir. Anlatılan sebeplerle miras bırakan, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda satış suretiyle devrederse saklı pay sahibi olan veya olmayan miras hakkı zarara uğrayan tüm mirasçılar görünürdeki satış sözleşmesinin gerçek iradeyi yansıtmaması sebebiyle TBK md.19’a dayanarak muvazaalı olduğunu, gerçek iradeleri yansıtan gizli bağış sözleşmesinin de kanuni şekle uygun olarak yapılmadığını ileri sürerek dava açabileceklerdir. 

Muris muvazaasını oluşturan 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ; ’Bir kimsenin mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında Tapu Sicil Memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklanmış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18.maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil şartından yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerdir…’ şeklinde hüküm yer almaktadır.

Yukarıda yer alan Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararından çıkarılan sonuçlardan bahsetmek gerekirse;

  1. Muris muvazaası olgusundan bahsedebilmek için öncelikle miras bırakan adına tapuda kayıtlı bir taşınmazın devredilmesi gerekmektedir.
  2. Miras bırakanın yaptığı devrin amacı, mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır.
  3. Saklı paya sahip olsun veya olmasın tüm mirasçılar muris muvazaasına dayalı dava açabileceklerdir.
  4. Davada zamanaşımı süresi mevcut değildir.

1-Görünürde Taraflar Arasında Yapılan İşlem; Miras bırakan, mirasçılarından mal kaçırmak kastıyla bağışlamak istediği taşınmazını, sözleşmenin diğer tarafı ile anlaşarak gerçek iradelerine aykırı şekilde hüküm ve sonuç doğurmak istemedikleri sözleşmeyle devretmekte olup yapılan sözleşmeye denmektedir. Bu sözleşme hukuk sistemimizde taraf iradesini esas alma görüşünün benimsenmesi sebebiyle, tarafların gerçek iradesi doğrultusunda olmadığından geçersizdir. 

2- Mirasçıları Aldatma Kastı; Muris muvazaası için en önemli nokta, miras bırakanın yaptığı işlemi mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapmış olmasıdır. Bu sebeple muris muvazaası davasında en önemli noktalardan biri, miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırmak kastıyla hareket ettiğinin ispat edilmesidir. Muris muvazaasının amacı mirasçılardan mal kaçırmak ise bu durumda miras bırakanın öldüğü anda mirasçısı olan en az 1 kişinin bulunması gerekmektedir. Burada kişi muvazaalı işlem tarihinde mirasçı olmasa dahi, TMK md. 580 ve 599 uyarına miras açıldığı tarihte mirasçılık sıfatı kazanıldığından, mirasın açıldığı tarihte mirasçı olan kişiler bu davayı açabilecektir.

3- Gizli Sözleşme (İşlem) ; Miras bırakan ile sözleşme yaptığı kişi, görünürdeki sözleşmenin değil de aslında gerçek iradelerini barındıran, hüküm ve sonuç doğurmasını istedikleri sözleşmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç edindikleri işleme gizli işlem denir. Gizli sözleşme, tarafların gerçek ve ortak iradelerini yansıtması sebebiyle kanunda ön görülen geçerlilik koşullarını sağlıyorsa geçerli olacaktır. Bu sebeple taşınır mallar ile tapusuz taşınmazlara yönelik yapılan bağış sözleşmesinde kanunda bir şekil şartı ön görülmediğinden, gizli işlem olan bağış işlemi geçerli olmaktadır. Ancak içtihadı birleştirme kararının uygulandığı tapulu taşınmazlarda ayni haklara ilişkin işlemler resmi şekil şartına tabi tutulmuş olduğundan, gizli işlem resmi şekilde yapılmadığı müddetçe geçersizdir. 

Yukarıda izah ettiğimiz üzere 01.04.1974 tarihli ½ İçtihadı Birleştirme Kararı, miras bırakanın tapulu taşınmazlarının devrinde yapılan muvazaalı işlemler açısından uygulanmaktadır. Bu sebeple miras bırakan parasını vererek başka birinden satın aldığı ve bağış yapmak istediği kişi üzerine aldığı taşınmazı tescil ettirmesi halinde taşınmaz miras bırakanın üzerine olmadığından muris muvazaası sebebine dayanılamamaktadır. 

4-Muvazaa Anlaşması; Miras bırakan üçüncü bir kişiyle veya mirasçılarının biriyle, diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla görünürde yaptıkları sözleşmenin hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağı konusunda anlaşmasıdır. Muvazaa anlaşması, sözlü veya yazılı bir şekilde yapılabilecektir. Her ne kadar muvazaa anlaşması için bir şekil şartı konulmamış olsa dahi, muvazaa anlaşması her zaman diliminde yapılamayacaktır. Muvazaa anlaşması en geç görünürdeki işlemle birlikte aynı zamanda yapılabilecek olup, görünürdeki sözleşmenin yapılmasından sonra yapılması halinde muris muvazaası iddiasında bulunulamayacaktır.

MURİS MUVAZAASI DAVASI HANGİ HALLERDE AÇILAMAZ?

Yargıtay İçtihatları uyarınca belirlenen bazı durum ve işlemlerde muris muvazaasına dayanılarak dava açılamamaktadır.

1-)GİZLİ BAĞIŞ

Miras bırakan, mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla hareket ederek taşınmazın bedelini bizzat ödeyerek taşınmaz satın alıp, kendisi üzerine tescil ettirmeden bağış yapmak istediği kişi adına tescil ettirebilmektedir. Bu duruma gizli bağış ismi verilmekte olup, 01.04.1974 tarihli, ½ İçtihadı birleştirme kararı uyarınca miras bırakan üzerine kayıtlı bir taşınmaz söz konusu olmadığından, gizli bağış yoluyla yapılan kazandırmalarda ilgili içtihadı birleştirme kararı uygulanmamaktadır. Bu durumda kişi muris muvazaası iddiasını ileri süremeyecek olup, şartların gerçekleşmesi halinde tenkis veya denkleştirme davası açabilecektir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.02.2001 tarihli, 2001/1-138 Esas, 2001/221 Karar sayılı kararında da bu husus açıkça ifade edilmiştir; ‘’…Davada ileri sürülen iddianın içeriğine ve davalının savunmasına göre; yanlar arasındaki uyuşmazlık, murisin gerçekte bedelini ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi adına kaydettirmesi halinde 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, 01.04.1974 tarihli karar, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerine tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Somut olayda olduğu gibi bedeli ödenerek ‘’gizli bağış’’ şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. ‘’

2) MİRAS BIRAKANIN MAL KAÇIRMA KASTIYLA HAREKET ETMEDİĞİ İŞLEMLER 

01.04.1974 tarihli ve ½  sayılı içtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için miras bırakan, yaptığı taşınmaz temlik işlemini mirasçılarından mal kaçırmak kastıyla gerçekleştirmelidir. Bu sebeple mirasçılardan mal kaçırma kastının mevcut olmadığı ( gerçek bedeli alarak taşınmazın satış işlemleri, tapulu taşınmazın bağış suretiyle devredilmesi, ivazlı ölünceye kadar bakma sözleşmesi uyarınca devir işlemleri) hallerinde muris muvazaasına dayalı olarak tapu iptal ve tescil davası açılamamaktadır.

 Miras bırakan, eğer tüm mirasçılarını dikkate alarak hak dengesini gözetir bir şekilde paylaştırmada bulunursa, burada mirasçılarından mal kaçırma kastı içinde olmadığından muris muvazaası iddiasında bulunulamayacaktır. Burada geçerli bir paylaştırma iradesinin mevcut olması için, bu durum tüm mirasçıları kapsamalı, kabul edilebilir ve hak dengesi gözetilen bir paylaşım yapılmalıdır. Ancak bu paylaştırmanın mutlak bir eşitlik içinde olması gerekmemektedir.

3-) EVLİLİK SÖZLEŞMESİ UYARINCA YAPILAN İŞLEMLER

Mehir, kocanın evlenme sözleşmesi esnasında- evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden sonra eşine verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği mal, para veya maddi değeri olan hediyedir. Miras bırakan eğer tapulu taşınmazını mehir olarak davalıya vermesi halinde ; mirasçılardan mal kaçırma kastı içerisinde olmadığından muris muvazaası iddiasında bulunulamayacaktır.

4-)DENKLEŞTİRMEYE (PAYLAŞTIRMAYA )TABİ BAĞIŞ

TMK md.669 uyarınca miras bırakan tarafından, yasal mirasçılarına miras paylarına mahsuben yaptığı sağlar arası karşılıksız kazandırmalar denkleştirmeye tabi tutulmuştur. Bu sebeple miras bırakan, gerçek iradesine uygun olarak bağış işlemini gerçekleştirdiğinden denkleştirmeye tabi bağışlamalar için Yargıtay içtihadı birleştirme kararının uygulanma ihtimali söz konusu değildir.

5-) MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNİN YAPILMASI

Mirastan feragat sözleşmesi; mirasçıların ileride miras bırakanın terekesinden kendi lehine doğacak muhtemel haklarının tamamından veya bir kısmından karşılık alarak veya almayarak vazgeçmeleridir. Bu gibi durumlarda muris muvazaasına dayanılamamaktadır.   

6-) MİRAS BIRAKANIN VASİYETNAME YAPMASI

Muris muvazaası sözleşmesi, isminden de anlaşılacağı üzere sözleşme niteliğine sahip olması sebebiyle 2 tarafın ortak ve birbirine uygun iradeleri ile yapılmaktadır. Vasiyetname ise hukuken miras bırakanın tek taraflı, gerçek ve özgür iradesi ile yapılmış ölüme bağlı tasarrufudur. Vasiyetname miras bırakanın gerçek ve özgür iradesi ile yapmış olduğu bağış niteliğindeki hukuki işleme dayandığından muris muvazaası iddiasında bulunmak mümkün değildir. Bu durumda eğer vasiyetname kanunda öngörülen şekle uygun yapılmadıysa şekil noksanlığı sebebiyle iptali istenebilecek veya şartlar sağlandığı takdirde tenkis hükümlerine gidilebilecektir.

7-) MİRAS BIRAKANIN TAŞINIR VE TAPUSUZ TAŞINMAZLARINI DEVRETMESİ

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere 01.04.1974 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı sadece miras bırakanın üzerine kayıtlı tapulu taşınmazlarının devrinde uygulama alanı bulmaktadır. Bunun sebebi ise, gizli işlem ( bağış ) eğer taşınır veya tapusuz taşınmazın bağışı ise, kanunen herhangi bir şekil şartına sahip olmadığından geçerli olarak yapılmış olmasıdır. Bu duruma maruz kalan mirasçı ise şartları mevcut ise tenkis veya denkleştirme davası açabilecektir.

8 ) İNTİFA HAKKI TESİSİ

İntifa hakkı, bir kişinin, başkasına  ait taşınır, taşınmaz veya hakkından yararlanma hakkı tanınmasıdır. Türk Medeni Kanununun 806. Maddesinde intifa hakkı tesisi düzenlenmiş olup, burada miras bırakan hem mirasçılarından mal kaçırmak kastıyla hareket etmediğinden, hem de intifa hakkı belli bir süre için tesis edildiğinden muris muvazaası davası açılamayacaktır.

9-) KADASTRO KANUNU’NUN 13/B- b MADDESİ UYARINCA TAPULU TAŞINMAZIN BAŞKASI ADINA TESPİT EDİLMESİ

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.06.1996 tarihli 1996/1-336 Esas, 1996/493 Karar sayılı kararında ifade edildiği üzere; Kadastro Kanunu’nun 13/B maddesinin b bendi uyarınca bir tespit yapılmışsa ve miras bırakan bu malı muvazaalı olarak devretmiş olsa dahi, bu madde hükmü ile düzenlenen tespit tutanağı üzerinden on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi sebebiyle muris muvazaası hususu ileri sürülemeyecektir.

10-) TAŞINMAZIN İYİ NİYETLİ 3. KİŞİLERE YAPILAN DEVRİ 

Miras bırakan, muvazaalı olarak temlik ettiği taşınmazı devralan kişi , bu taşınmazı iyi niyetli üçüncü bir kişiye devretmişse, taşınmazın 2. Alıcısı bulunan iyi niyetli kişi TMK md. 1023 hükmü uyarınca korunduğundan, bu kişiye muris muvazaasına dayalı olarak dava açılamayacaktır. İyi niyetli 3. Kişilere karşı muvazaa iddiasının ileri sürülememesinin asıl sebebi tapu siciline güven ilkesidir. Tapu siciline güven ilkesi uyarınca 3. İyi niyetli kişi, tapu kaydına güvenerek taşınmazı devralmış olduğu için, yapılan bu devir geçerlidir.

11-) KAMU HUKUKUNDAN KAYNAKLI DEVİRLER

MURİS MUVAZAASI DAVASI HANGİ DELİLLER İLE KANITLANIR?

Muris muvazaası nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davasında; davayı açan tarafın sözleşmenin tarafı olup olmamasına göre muvazaa ispat şeklinin durumu değişmektedir. 

  • Eğer muvazaaya dayalı açılacak dava sözleşmenin tarafları arasında açılacak ise, muvazaa iddiası sadece yazılı delille ispat edilebilmektedir. Ayrıca mirasçılar kendi haklarına dayanmak yerine miras bırakanın hakkına dayanarak dava açmışlar ise yine muvazaa iddiasını sadece yazılı delille ispatlayabileceklerinden, miras bırakanın hakkına dayanma noktasının ispatı daha zordur.
  • Muris muvazaası davasını, sözleşmenin tarafı olmayan mirasçılar ,kendi miras haklarına dayanarak açmakta ise, muvazaa iddiasını HER TÜRLÜ DELİLLE İSPAT EDEBİLECEKLERDİR. TANIK ANLATIMLARI DA BUNA DAHİLDİR.

Muris muvazaası davasında, Yargıtay İçtihatlarında da açıkça bahsedildiği üzere miras bırakanın asıl irade ve amacının net bir şekilde ortaya konması gerekmektedir. Miras bırakanın gerçek iradesini ve mirasçılardan mal kaçırma amacıyla hareket etiğinin ortaya konulması ise bilindiği üzere sübjektif düşüncelerden kaynaklandığından oldukça zordur. Bu sebeple muris muvazaası davasında delillerin eksiksiz bir şekilde toplanması ve doğru bir şekilde değerlendirilmesi oldukça büyük önem taşımaktadır.

Yargıtay miras bırakanın gerçek iradesinin ortaya konulması durumunda dikkate alınması gereken noktaları kararlarında saymıştır. İlgili kararlar uyarınca ; 

  • Ülke ve Yörenin Gelenek ve Görenekleri
  • Toplumsal Eğilimler
  • Olayların olağan akışı
  • Miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir sebebinin bulunup bulunmadığı
  • Davalı yanın alım gücüne sahip olup olmadığı
  • Satış Bedeli ile Sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark
  • Taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki

 hususların dikkate alınarak miras bırakanın gerçek iradesinin tespit edilmesi gerekmektedir.

Burada davayı açan mirasçının neleri ispatlamayı gerektiğinden bahsetmemiz gerekirse; mirasçı, miras bırakanın terekeden mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini, kendisinin miras bırakanın ölüm tarihinde mirasçı olduğunu ve dava tarihinde de mirasçı olmaya devam ettiğini ispatlamalıdır. TMK md.6 ve HMK md.190 uyarınca ispat yükü muris muvazaası iddiasına dayanarak dava açan davacıya ait olduğundan, taşınmazın mirasçılardan mal kaçırmak için devredildiğini ispatla mükelleftir.

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere miras bırakanın, mirasçılarından mal kaçırma amacıyla hareket etiği ve bu amaç doğrultusunda temlik işlemini gerçekleştirdiğinin ispatı zor olduğundan ( miras bırakanın zihninden geçen düşüncenin ispatı pek kolay olmadığından ) Yargıtay içtihatlarında belli durumların muris muvazaası olgusuna delalet ettiğini kabul etmiştir. 

  • Miras bırakanın ölmeden kısa bir zaman önce devir işlemini gerçekleştirmiş olması
  • Miras bırakanın paraya ihtiyacı olmamasına rağmen satış işlemini gerçekleştirmiş olması
  • Satılan taşınmazın emsallerinin oldukça altında satılmış olması
  • Miras bırakanın yaşlı ve hasta olması sebebiyle yakınlarının baskısına maruz kalması
  • Miras bırakanın bakımını üstlenen kişiye karşı duyduğu minnet duygusu
  • Miras bırakanın mirasçılarının bazılarının taşınmazı aracı bir kişiden satın almaları
  • Taşınmazı devralan kişinin taşınmazı alacak mali gücünün olmaması
  • Taşınmazın satış bedeli ile sözleşme tarihinde gerçek değerinin arasındaki fark 

Bu hususlar muvazaa olgusuna işaret olup, davacı taraf bu hususları ispatladığı takdirde miras bırakanın mal kaçırmak kastıyla hareket etmiş olduğunu ortaya koyabilecektir. Ayrıca davacı, murisin ölüm tarihinde onun mirasçısı olduğunu da mutlaka ispatlaması gerekmektedir.

DAVA NASIL KAZANILIR, AÇILACAK DAVADA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR NELERDİR?

Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası açacak kişi öncelikli olarak yukarıda saymış olduğumuz muris muvazaası açılabilmesi için gereken şartları taşıyıp taşımadığını detaylı bir şekilde irdelemesi gerekmektedir. Dava açıldığı takdirde ise, miras bırakanın mirasçı olan kendisinden mal kaçırmak kastıyla devir işlemini gerçekleştirdiğini ispatlaması gerekmektedir. Bu sebeple muris muvazaası davası açan kişi, mutlaka eksiksiz bir şekilde muvazaa iddiasını ispatlayabileceği her türlü delili dosyaya sunmuş olmalıdır. 

Peki henüz dava açmayan mirasçının, muris muvazaası iddiasına dayalı dava açarken özelliklere nelere dikkat etmesi gerektiğinden bahsedecek olursak;

1-)Öncelikle davanın muhakkak yetkili ve görevli mahkemeye açıldığından emin olunmalıdır. Görev kamu düzeninden olduğundan görevsiz mahkemeye dava açılması takdirde davanız usulden reddedilecektir. Muris muvazaasından kaynaklı tapu iptal ve tescil davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise, taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesidir. Davaya konu birden fazla taşınmaz mevcut ise, dava taşınmazlardan birinin bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesinde de açılabilecektir.

2-)Muris muvazaasına dayalı olarak açılacak davada davalı sıfatına mutlaka dikkat edilmelidir. Davanın yanlış kişiye açılması halinde dava sıfat yokluğundan usulden reddedilecektir. Bu sebeple davanın mutlaka taşınmazı miras bırakandan devralan kişiye açılması mühimdir. Bu kişinin ölmesi halinde ise dava ölen kişinin mirasçılarına veya taşınmazı ölen kişiden kötü niyetle devralan 3. Kişiye karşı açılması gerekmektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere iyi niyetli 3. Kişilere karşı bu dava açılamamaktadır.

3-)Muris muvazaası davası herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreyle sınırlandırılmış olmadığından yıllar sonra dahi muvazaa olgusunu öğrenen kişi herhangi bir süreye bağlı kalmadan bu davayı açabilecektir. Eğer çok sonra muvazaa olgusunu öğrendiyseniz , üzerinden yıllar geçti diye hakkınızın kaybolduğunu düşünmeyin.

4-)Miras bırakan, birden çok mirasçısından mal kaçırdıysa ve mirasçılarından tümü muris muvazaası davası açmamışsa, dava açmayan kişiler yönünden taşınmazı devralan kişinin üzerine tapu kaydının bulunmaya devam edileceğini unutulmamalıdır. Kısaca ifade etmemiz gerekirse, miras bırakan birden çok mirasçısından mal kaçırdıysa, tek mirasçının bu davayı açmasıyla herkesin hakkına kavuşacağı gibi bir düşünce içine girilmemelidir.

5-)Miras bırakan, sağlığında tüm mirasçılarını göz önüne alarak, hak dengesi gözeterek paylaştırma işlemi yapmış olabilir. Bu durumda mirasçı mal kaçırma kastına sahip olmayacağından açılacak davada miras bırakan tarafından tüm mirasçılarına intikal eden taşınır ve taşınmaz mallar tespit edilmeli, tüm tapu ayıtları ve belgeler istenmeli, mirasçılara intikal eden malların değeri hakkında uzman raporu alınmalı ve tüm bu aşamalardan sonra miras bırakanın kastının paylaştırma veyahut mal kaçırmaya yönelik mi olduğu incelenmelidir.

6-)Somut olayda hem mirasçının hem saklı payı ihlal edilmiş (tenkis koşulları gerçekleşmiş) hem de muris muvazaası olgusu mevcut ise; davacı bu durumda her iki davayı ayrı ayrı açmak yerine terditli olarak hem muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil hem de tenkis talebini ileri sürebilecektir. Ancak tenkis davası açan bir kişi sonrasında muris muvazaası davası açabilecektir. Bu yüzden somut olayda saklı payı ihlal edilen yasal mirasçının, tenkis şartlarını sağlayıp sağlamadığına da bakılması mirasçının hakkına daha hızlı kavuşması, usul ekonomisi için önemlidir. 

7-)Miras bırakan, kadastro tespitinden önce ölmüşse 10 yıllık zamanaşımına tabi olacakken, eğer kadastro tespitinden sonra ölmüşse açılacak dava zamanaşımı süresine tabi tutulmamaktadır. Bu sebeple dava açılırken muvazaa olgusunun kadastro tespit tarihinden önce gerçekleşip gerçekleşmediğine , miras bırakanın ölüm tarihine özellikle dikkat edilmelidir.

😎Mirasçı, muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescil davası açabileceği gibi, ecrimisil talebinde de bulunabilir. Ecrimisil, taşınmaz malın kullanılmasında hak sahibi olan kişinin rızası veya olayda hukuka uygunluk sebebi olmaksızın, taşınmazının 3. Bir kişi tarafından haksız işgalden kaynaklı kullanılması sebebiyle talep edebileceği bir tazminat türüdür.

9-)Eğer muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası açacaksanız, dava değeri; taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçının miras payına isabet eden miktar üzerinden hesaplanacağı unutulmamalıdır. Bu sebeple harç ve yargılama giderlerine bu değer üzerinden hükmedilecektir.

10-)Muris muvazaasının amacının mirasçılardan mal kaçırma kastı olduğunu söylemiştik. Eğer miras bırakan muvazaalı işlemi yaptığı sırada herhangi bir mirasçısı bulunmuyorsa , miras bırakan mal kaçırma kastıyla hareket etmemiş olacağından , sonradan mirasçı olan kişi bu davayı açamayacaktır. O yüzden muvazaalı işlem tarihinde miras bırakanın en az 1 kişi de olsa mirasçısının bulunması önemlidir. 

MURİS MUVAZAASI DAVASINA İLİŞKİN RET KARARLARI İNCELEMESİ

T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.06.2010 tarihli, 2010/1-295 Esas, 2010/333 Karar sayılı kararında muris muvazaası davasının hangi sebeplerle reddedildiğini inceleyelim. Karar çok uzun olduğundan tamamını alamamakla birlikte bizim için en can alıcı noktayı huzurlarınıza sunmaktayım.

‘’…Somut olayda; davacılar ve davalının kardeş, murisin ise tarafların annesi olduğu, dava konusu payın ilişkin bulunduğu taşınmazın ilk maliki T. A’nın ölümünden sonra taraflara ve muris anneye kaldığı, davalı S. A’nın bekar olup, anne Gülseren A’nın ölene kadar muris ile birlikte yaşadığı, murisin ve davalının taşınmazın kira gelirinden başka hiçbir gelirinin bulunmadığı, murisin ölümüne kadar tüm ihtiyaçlarının ve bakımının davalı tarafından karşılandığı, davacının murisin çocukları olmasına rağmen muris ile hiç ilgilenmedikleri gibi, davacılardan K. A’nın murisi hastalığının ağırlaştığı son aylarda şikayet etmek suretiyle hakkında ceza davası açılmasını sağladığı, ceza davasının murisin ölümü ile düştüğü hususları gerek davacı ve gerekse davalı beyanları ile dosyada mevcut belgelerden anlaşılmaktadır. Tüm bu olayların gelişiminden, miras bırakanın hepatit hastalığı nedeniyle sağlık harcamalarının arttığı, kira gelirinden başka hiçbir gelirinin bulunmadığı, karşılaştığı sağlık harcamalarına kaynak yaratmak için çekişmeli taşınmaz payını hayatı ve hastalığı boyunca yanında kalıp kendisiyle ilgilenen ve destek olan davalıya sattığı, her ne kadar taşınmazın akitteki bedeli ile gerçek değeri arasındaki fark bulunsa da salt tapuda gösterilen değer ile gerçek değer arasındaki nispetsizliğin muvazaanın varlığına yeter delil sayılamayacağı, kaldı ki ölene kadar taşınmazda oturmaya devam etmesi ve davalının kendisine sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu dikkate alındığında satışın gerçek değer üzerinden yapılmamasının mal kaçırma amacıyla hareket edildiği anlamını doğurmayacağı sonuç ve kanaatine varılmaktadır. Diğer taraftan; evladın elverdiğince ebeveynine bakıp yardım etmesi ahlaki bir görev ise de, görev sınırının aşıldığı, ana babanın normal bakımın ötesinde ihtimama muhtaç olduğu durumlarda evladın hizmetin karşılığında bir şey istemesi ve sunulan aşırı hizmetin semen olarak değerlendirilmesi gerektiği hukuka uygun düşeceğinden, böyle bir durumda temlikin ivazlı olduğu kabul edilmelidir. O halde, taraflar arasındaki pay devri isteminde, muris muvazaasının olmazsa olmaz unsurlarından “gizli sözleşme” unsuru bulunmadığından işlemin gerçekten satış olduğu sonucuna ulaşılmaktadır…’’  kaynak: https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/

Yukarıda yer alan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararından anlaşılacağı üzere; sırf satın alınan taşınmaza ödenen bedelin gerçek değerinden daha az olmuş olması, muvazaanın varlığı için yeterli delil olarak kabul edilmemektedir. Taşınmazı devralan davalı; her ne kadar miras bırakanın evladı olmasına rağmen evlatlık görevini gerçekleştirmenin ötesinde miras bırakanın tüm bakım ve ihtiyaçlarını üstlenmiş , davalı miras bırakan için birçok sağlık harcaması yapmış  ve diğer davacı olan evlatların da miras bırakanla ilgilenmediği düşünüldüğünde ; dava konusu taşınmazın bakım karşılığında davalıya devrinin gerçekten satış olarak kabul edilmesi şahsi kanaatimce hakkaniyete uygun düşmektedir.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2020/2568 Esas ,  2021/3562 Karar sayılı kararını incelersek;‘’…Mahkemece davanın kabulüne ilişkin karar davalının istinaf başvurusu üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince, murisin beşeri anlamda çocukları arasında bir ayrım yapmadığı, davalı … …’ın temlik tarihinden çok daha önce Almanya’ya çalışmak için gittiği ve maddi durumunun diğer kardeşlerine göre çok daha iyi olduğu, murisin ziraat ile geçimini temin edip gelirinin sınırlı olduğu, temlik tarihinde murisin diğer çocuklarının yaşları dikkate alındığında murisin çocuklarını büyütmek için ve ihtiyaçlarını karşılamak için maddi yardıma ihtiyaç duyduğu, o dönemde davalının Almanya’da çalışıp para kazanmasından dolayı maddi durumunun iyi olduğu, davalın sık sık baba ve kardeşlerinin ihtiyaçlarının görülmesi için maddi yardımda bulunduğu gibi davaya konu taşınmazlarda tarımda kullanılmak üzere davalının harman makinesi ve kamyonet alıp babası ve kardeşlerine teslim ettiği dolayısıyla bu araçlardan davalı yurt dışında yaşadığından muris baba ve kardeşlerinin istifade ettiği salt bedeller arasındaki farkın muvazaanın tek başına kanıtı olamayacağı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince hükmün kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir…… Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA karar verilmiştir.’’ kaynak: https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/

Yukarıdaki kararda davalı evlat, miras bırakan babasının zor durumda olması sebebiyle taşınmazları satın almış ancak satın alınan bedel ile gerçek değer arasında fark bulunmaktadır. Yargıtay bu kararda da salt bedel miktarının farklı olmasının muvazaa olgusuna tek başına kanıt olamayacağı görüşündedir. Ancak kanaatimizce miras bırakanın dava konusu tüm gayrimenkul mal varlığını davalıya devretmiş ve diğer çocuklarına devredecek hiçbir menkul veya gayrimenkul mal varlığının kalmamış olması, ayrıca huzurdaki davanın 2020 yılında açılan bir dava olduğu düşünüldüğünde Almanya’da yaşayan ve orada çalışarak Euro ile para kazanan birinin babasına ve kardeşlerine yaptığı maddi yardım külfetinin miras bırakanın tüm taşınmazlarının bedeli olarak kabul edilmesi , hakkaniyete uygun düşmemektedir. 

4 thoughts on “Muris Muvazaası Davası Hangi Delillerle Kanıtlanır, Ne Zaman Açılmaz, Unsurları Ne?”

  1. MANAVGAT 4. ASLIYE HUKUK MAHKEMESI 2018/288 dosyada davaliyim dedem den bir arazi satin aldım davacilarin kendi aralarında olan valilik davasında dedemin buraya bana sattığını itiraf etmelerine rağmen dava yine de kabul edildi benim delil dilekçemdeki bir hatadan dolayı imis…. ama gerekçeli karar daha açıklanmadı… bekliyoruz

    1. Av Mehmet Görünmez
      Av Mehmet Görünmez

      Şu aşamada biz ancak istinaf aşamasında dahil olarak (elbette avuaktınız var ise onun rızası dahilinde).

  2. Annemin arsasında eski 2 göz oda bir ev vardı yangın çıktı yandı annemle beraber yaşıyoruz tüm herseyini ben karşılıyorum kirası bide babadan kalma emekli maası var bana kendi arsası üzerine ev yapmamı söyledi bende diğer kardeşlerim razı olmaz dedim kimse birşey diyemez dedi bende maddi durumum olduğu için iskanı olmayan bir ev yaptım kötü düşünüceklerini bilmiyorduk bağ evi gibi herkes gelir eglenirdi lakin evi görünce fesatlandılar abim kalp krizi geçirip vefat etti cocukları kinlendi babam sizin yüzünüzden öldü diye annemde bu arsayı senin hakkın çok hakkını yedirmem diyor vefat etmeden bu arsayı bana vermek istiyor diğer 3 cocugunada dairesini vermek istiyor ancak kabul etmiyecekler annem vefat ederse yaptığım eve ortak olmayı benim emeğimi benden almak istiyorlar bu arsayı nasıl üzerime almalıyım ki ileride muvazalı satış diye benden bir hak talep etmesinler

    1. Av Mehmet Görünmez
      Av Mehmet Görünmez

      Merhaba bu konuda muhakkak bu konulardan anlayan bir hukukçudan ücret mukabilinde detaylı bir danışmanlık alın.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top