Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Davası-Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

En son şu tarihte güncellendi: 17 Ekim 2023

Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı, hem ulusal mevzuat hem de uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış olup, işbu hak ile velayet hakkı bulunmayan anne-baba veya 3. kişiler, kanunda sayılan şartları sağlaması halinde mahkemeye başvurarak, belirli gün ve saatlerde çocukla görüşmeyi ve iletişim araçları vasıtasıyla çocukla haberleşmeyi talep edebilecektir. Bu hak hem çocuk hem de taraflar için o kadar önemlidir ki, hakkın devri veya feragati mümkün değildir.

İşbu sebeplerle bu yazımızda çocukla kişisel ilişki kurma hakkına sahip olan kişilerin kim olduğundan, açılacak davada hangi şartların sağlanması gerektiğinden, hakimin kişisel ilişkiyi kurarken dikkat edeceği ölçütlerden bahsedeceğiz.

Çocukla Kişisel İlişki Kurma Hakkı Nedir?

Çocukla kişisel ilişki kurulması hakkı, Türkiyenin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Konseyi Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına dair Avrupa Sözlemesiyle koruma altına alındığı gibi, Türk Medeni Kanunumuzun 323. ve 325. maddelerince de düzenlenmiştir.

Türk Medeni Kanununu’nun 323. maddesinde anne ve babanın çocukla kişisel ilişki, 325. maddesinde ise 3. Kişilerin çocukla kişisel ilişki kurma taleplerine ilişkin düzenleme yapılmıştır.

Türk Medeni Kanunu’nun 323. maddesinde Anne ve Babanın Çocukla Kişisel İlişkisi düzenlenmiş olup; ‘’Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.’’ Söz konusu hak sınırsız olmayıp 324. maddede sınırları keskin bir şekilde çizilmiştir.

Türk Medeni Kanunu’nun 325. maddesinde ise 3. Kişilerin Çocukla Kişisel İlişkisi düzenlenmiş olup; ‘’Olağanüstü hâller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir. Ana ve baba için öngörülen sınırlamalar üçüncü kişiler için kıyas yoluyla uygulanır.’’

Çocukla kişisel ilişki kurulma hakkı, esasen çocuğun velayet hakkı kendisinde bulunmayan anne veya babaya tanınmış bir hak olup, 3. kişiler açısından istisnai olarak kabul edilmiştir. Bu hak sayesinde taraflar, çocukla kişisel ilişkisini devam ettirebilmekte, ruhsal ve manevi bağın devamını sağlayabilmektedirler. Ancak burada bu hakkın sadece anne baba veya 3. kişilere tanındığı düşüncesi çıkmasın. Birçok uluslararası sözleşmelerde ifade edildiği üzere kişisel ilişki kurma hakkı, sadece anne babaya değil çocuğa da tanınmış olup, hak çift yönde etki göstermektedir. Bu sayede çocuk da anne, baba veya kanundaki şartları sağlayan 3. Kişiler ile kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir. 

Önemle belirtmemiz gerekirse, anne-babanın veya 3. Kişinin çocukla kişisel ilişki kurabilmesi, mahkeme kararıyla mümkün olmaktadır. Bu husus Kanunumuzun 326. maddesinin son fıkrasında ifade edilmiş olup, çocuk ile kişisel ilişkiye yönelik bir düzenleme yapılıncaya kadar, velâyet hakkına sahip veya çocuk kendisine bırakılmış kişinin rızası dışında, çocukla kişisel ilişki kurulması mümkün değildir.

Bir diğer önemli noktaya değinirsek; çocukla kişisel ilişki kurulması hakkından feragat edilmesi mümkün değildir. Anne ve baba boşanma protokolünde kişisel ilişki kurulması davası açılmayacağı şeklinde haktan feragate ilişkin bir anlaşmaya varsa dahi kesin hükümsüzdür/geçersizdir. Yargıtay içtihatlarında da bu husus açıkça belirtilmiş olup, bu anlaşmanın çocuğun yüksek yararına açıkça aykırı olduğu, söz konusu anlaşmanın kesin hükümsüzlüğünün yanı sıra boşanma protokolünün tamamını da hükümsüz hale getireceği ifade edilmiştir. İşbu sebeple anlaşmalı boşanma yolunda iseniz sözleşmede ‘’Velayet ve kişisel ilişkiye ilişkin dava açılmayacaktır veya kişisel ilişki kurulması hakkından feragat ediyorum’’ anlamını ihtiva edecek hiçbir düzenlemede bulunmamanızı tavsiye ederiz.

Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Davasında Sağlanması Gereken Şartlar

 

  • ANNE VEYA BABANIN ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURMASI 

Anne ve babanın çocukla kişisel ilişki kurma hakkı Türk Medeni Kanunu’nun 323. maddesinde düzenlenmiş olup, ilgili hüküm uyarınca ; ’‘Ana ve babadan her biri, velâyeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir.’’

1-İlgili hüküm uyarınca anne ve babanın çocukla kişisel ilişki kurabilmesi için, mahkeme kararı gerekmektedir.

Bu husus kanunumuzda çok net bir şekilde ifade edilmiş olup, eğer kişisel ilişkiye yönelik bir mahkeme kararı yoksa, velayet hakkına sahip kişinin veya çocuk kendisine bırakılan kişinin rızası bulunmadıkça kişisel ilişki kurulamayacaktır.

TMK’nun 326. Maddenin 3. Fıkrasında; ‘’Çocuk ile kişisel ilişkiye yönelik bir düzenleme yapılıncaya kadar, velâyet hakkına sahip veya çocuk kendisine bırakılmış kişinin rızası dışında kişisel ilişki kurulamaz.’’

2-Çocuğun kişisel ilişki talep eden anne/babanın velayeti altında bulunmaması veya anne/babanın velayeti altında olsa dahi çocuğun velayete sahip ebeveyne bırakılmamış olması gerekmektedir.

İlgili hükümden anlaşılacağı üzere; anne veya babanın çocukla kişisel ilişki kurulmasını talep edebilmesi için, çocuğun anne veya babanın velayeti altında bulunmaması veya velayet altında bulunsa dahi çocuğun  söz konusu ebeveyne bırakılmamış olması gerekmektedir.

Önemle ifade edelim ki çocuğun velayet hakkı sizde iken velayet hakkınız kaldırılmış olsa dahi çocukla kişisel ilişki hakkınız ortadan kalkmayacaktır. Ancak yazımızda ısrarla ifade ettiğimiz üzere önemli olan çocuğun üstün yararıdır. Eğer anne ve baba söz konusu hakkı çocuğun yüksek menfaatine aykırı bir şekilde kullanıyorsa hakkın kısıtlanması elbette mümkündür.

Peki çocuğunuzu evlatlık vermişseniz hala kişisel ilişki kurma hakkına sahip misiniz? Bu sorunun yanıtı öğretide tartışmalı olmakla birlikte Yargıtay kararlarında, eğer öz anne ve baba ile kişisel ilişki kurulması çocuğun kişisel gelişimine katkı sağlayacaksa, evlatlık verilmiş olsa dahi öz anne ve babanın da çocukla kişisel ilişki kurulmasını talep edebileceği ifade edilmiştir.

3-Çocukla kurulacak kişisel ilişkinin uygun nitelikte olması gerekmekte olup, öncelikli olarak çocuğun yararı gözetilecektir. Çocukla kurulacak kişisel ilişkide, çocuğun menfaati ebeveynin menfaatinden daha üstün tutulduğundan, kişisel ilişki talebinin çocuğun yararına uygun olması gerekmektedir.

Çocukla kurulacak kişisel ilişkinin uygun nitelikte olup olmadığının tespitinde en önemli nokta çocuğun menfaatidir. Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesinin 2. Fıkrasında; kişisel ilişki kurulurken çocuğun özellikle sağlık, ahlak ve eğitim konularında yararının dikkate alınacağı ifade edilmiştir.

Bunun yanı sıra Türk Medeni Kanunu’nun 324. maddesinde söz konusu hakkın sınırları keskin bir şekilde çizilmiştir. İlgili maddede yer alan sınırlamaların esas unsuru ‘’çocuğun yararı’ ’olup, eğer kişisel ilişki tesisi çocuğun menfaatine uygun değilse kişisel ilişki kurulmayacaktır. Bu sebeple açacağınız davada asıl ispatlamanız gereken husus, kişisel ilişkinin kurulmasının çocuğun yararına olduğudur.

Ulusal ve uluslararası düzenlemelerde çocuğun yararı kavramı tanımlanmamıştır. Bunun sebebi her somut olayda çocuğun yaşı, ihtiyaçları, sağlığı, kişilik yapısı, içerisinde bulunduğu toplumun kültür yapısı değişeceğinden somut olay bazında değerlendirme yapılması gerekliliğidir. Farklı kişilik özelliklere sahip ve farklı çevrede yetişen çocukların birinin yaranına olan eylemin diğerine zarar verebileceği açık olup, çocuğun üstün yararı belirlenirken her somut olay açısından değerlendirmenin yapılması ile  kişisel ilişki kurulmasının çocuğun bedensel, ruhsal, zihinsel, ahlaki ve toplumsal gelişiminin olumlu yönde etki edip etmeyeceği hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada tüm bu etkenlerin yanı sıra çocuğun düşünce ve isteklerinin de dikkate alınacağını da belirtelim.

4-Çocuk ile kişisel ilişki kurulmasında, ayırt etme gücüne sahip çocuğun dinlenmesi gerekmektedir.

Kişisel ilişki kurulmasında çocuğun isteği ve görüşünün dikkate alınması gerekmekte olup, bu husus ulusal ve uluslararası sözleşmelerde ifade edilmiştir. Çocuk ile kişisel ilişki kurulması davasında, ayırt etme gücüne sahip küçüğün kişisel ilişki tesisine ilişkin görüşü sorulmalı ve kendisini ifade etmesine izin verilmelidir.  

Çocuğun dinlenebilmesi için ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir. Hem ulusal hem de uluslararası mevzuatta çocuğun dinlenebilmesi için özel bir yaş öngörülmediğinden her ülkede asgari dinlenme yaşı değişmektedir. Yargıtay kararlarında, 10 yaşından itibaren çocukların görüşlerini açıklayabileceğini ifade etmiştir. Ancak burada çocuğun yaşı ne kadar büyükse ve çocuk ne kadar olgunsa beyanlarına o oranda ağırlık verileceğini ifade edelim.

Çocuğun görüşü yüksek yararına ters düşmediği takdirde çocuğun beyanına önem verilecektir. Bu sebeple açacağınız davada çocuğunuz idrak çağında ve üstün yararı ile beyanları uyuşmakta ise, bu beyan sizin davanızı kazanma noktasında büyük avantaj sağlamaktadır.

Ancak burada muhakkak çocuğun isteklerine göre hareket edileceği anlamı çıkartılmasın. Eğer ayırt etme gücüne sahip bir çocuk, kişisel ilişki kurulmasını şiddetle reddediyor ise bu durum çocuğun yararına da uygun olmayacağından kişisel ilişki talebinin reddi gerekecektir. Çünkü ayırt etme gücüne sahip bir çocuğun, anne-babası ile kişisel ilişki kurması yönünde zorlanamayacağı açık olup, aksi yönde bir uygulama çocuğun kişilik haklarını ihlal edecektir. Burada hakim her somut olayı kendi içinde değerlendirerek, çocuğun kişisel ilişkiyi velayet hakkına sahip ebeveynin baskısı altında reddedip reddetmediğini araştırması ve çocuğun baskı altında ilişkiyi reddettiğinin tespiti halinde bu hususu göz önüne alarak karar vermesi gerekecektir.

 

  • 3. KİŞİLERİN ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ KURMASI 

3.Kişilerin çocukla kişisel ilişki kurması Türk Medeni Kanunu’nun 325. maddesinde düzenlenmiş olup, ilgili hüküm uyarınca; ‘’Olağanüstü hâller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir. Ana ve baba için öngörülen sınırlamalar üçüncü kişiler için kıyas yoluyla uygulanır.’’

İlgili hükümden de görüldüğü üzere 3. Kişi tanımlaması yapılmamıştır. Buradan da söz konusu 3. Kişilerin çocuğun menfaatleri uyarınca geniş bir biçimde yorumlanacağı anlaşılmaktadır. Ancak Yargıtay kararlarında 3. Kişilerin genellikle kan hısımları olduğunu görmekteyiz.

1- Olağanüstü hallerin mevcut olması  gerekmektedir.

Kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere, 3. Kişilerin çocukla kişisel ilişki kurabilmesi için olağanüstü hallerin varlığı gerekmektedir. Olağanüstü hallerden kasıt; çocukla 3. Kişi arasında anne baba ve çocuk ilişkisine benzer bir bağlılığın bulunması durumudur. İşbu sebeple hakim, 3 kişi ile çocuk arasında bu denli yoğun bir bağın bulunup bulunmadığını, davada ileri sürülen sebeplerin olağanüstü olup olmadığını ve kişisel ilişkinin çocuğun yararına uygun olup olmadığını değerlendirecektir. 

2-Çocuğun menfaatine uygun olması gerekmektedir.

Yukarıda detaylıca çocuğun menfaati kavramını açıklamış olduğumuzdan burada da aynı hususların geçerli olacağını ifade edelim. 

Çocukla Kişisel İlişki Kurma Hakkının Sınırları

Kişisel ilişki kurma hakkının sınırları yukarıda da bahsettiğimiz üzere Türk Medeni Kanunu’nun 324. Madde hükmüyle çizilmiştir. Bu hüküm uyarınca; ‘’Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir. 

(Ek üçüncü fıkra:24/11/2021-7343/38 md.) Velayet kendisine bırakılan ana veya baba, kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerini yerine getirmezse çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayet değiştirilebilir. Bu husus kişisel ilişki kurulmasına dair kararda taraflara ihtar edilir.’’

Ayrıca TMK md. 325 ‘in son fıkrasındaki ifade üzerine, bu sınırlamalar sadece anne ve babanın kişisel ilişki tesisinde değil, 3. Kişilerle kurulan kişisel ilişki noktasında da kıyasen uygulanacaktır.

Yukarıda yer alan hükmü incelediğimizde; anne ve baba, çocukla kişisel ilişki kurarken çocuğun huzurunu bozmamalıdır. Burada asıl ifade edilen husus kişisel ilişkinin çocuğun bedensel, ruhsal yönden gelişimine zarar vermesi veya böyle bir tehlikeye maruz bırakamasının gerekliliğidir.

Çocukla Kişisel İlişkinin Kapsamı

Her ne kadar kişisel ilişki dendiğinde akıllara çocuğun yatılı olarak kalması veya çocukla yüz yüze görüşme akıllara gelse de , kişisel ilişki kurulumu sadece bunlarla sınırlı değildir. 

Çocukla kişisel ilişkinin kurulması çeşitli yöntemlerle olabilir. Çocuğu görme şeklinde yüz yüze iletişim kurmanın yanı sıra, mektup, e-posta, telefon görüşmeleri gibi iletişim araçlarının kullanımı ile de gerçekleşebilir. Bu hususlar özellikle uzak şehirde ikamet etme veya sağlık sorunları sebebiyle yüz yüze görüşmenin mümkün olmaması halinde büyük önem taşımakta olup, böyle bir durumda taraflar sözlü ya da iletişim araçları ile kişisel ilişki kurulmasını talep edebileceklerdir. 

Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme 

Türk Medeni Kanunu’nun 326. hükmü uyarınca çocuk ile kişisel ilişki kurulmasına ilişkin bütün hususlarda, çocuğun oturduğu yer mahkemesi de karar verme yetkisine sahiptir. Burada genel yetkili mahkemenin yetkisi korunmakla birlikte (TMK 168-201) ekstra olarak çocuğun oturduğu yer mahkemesinin de yetkili olacağı ifade edilmiştir.

Açılacak davada görevli mahkeme ise aile mahkemesi olup, aile mahkemesi bulunmayan yerlerde aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesi bu davada görevli hale gelecektir.

Çocukla kişisel ilişki kurulması davası kamu düzenine ilişkin olduğundan herhangi bir hak düşürücü süreye veya zamanaşımı süresine tabi değildir. Ancak önemle belirtelim ki çocuk reşit olduğunda velayet sona ereceğinden, çocuğunuz reşit olana kadar bu hakkınızı kullanmalısınız.

Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Kararında Dikkat Edilen Hususlar

1-Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere çocukla kişisel ilişki kurulması davasında hakim, öncelikli olarak çocuğun üstün yararını gözetecektir. Çocuğun üstün yararının hakimin takdirine tabi olduğunu ve her somut olaya göre değerlendirmesi gerektiğini ifade etmiştik.

2-Yapılacak yargılamada çocuğun kişisel ilişki tesisi ile alakalı görüşü alınacak olup, eğer talep ile çocuğun görüşü aynı yönde ise davanızın lehe sonuçlanma ihtimali yükselecektir.

Ancak burada da belirtelim ki çocuğun üstün yararını ile çocuğun görüşü uygun değilse, çocuğun görüşüne itibar edilmeyebilir. Asıl önemli olan çocuğun üstün yararı olup, çocuğun beyanları üstün yararına uygun ise dikkate alınacaktır.

3-Asıl bakılacak hususun çocuğun üstün yararı olduğunu ifade ettik. Bununla birlikte, çocuğun üstün yararını ihlal etmemek koşuluyla kişisel ilişkinin anne veya babanın ebeveynlik duygusunu da tatmin etmeye uygun bir şekilde hükmedilmesi hususu dikkate alınacaktır.  Ayrıca hakim takdir hakkını kullanırken belirleyeceği ziyaret sıklığı ve devamı süresince durumun özelliklerini, tarafların boşanma davasındaki tutum ve davranışlarını da değerlendirecektir.

4- Davada kişisel ilişkinin şekli ve süresinin belirlenmesinde; çocuğun yaşı, kişiliği, okul dönemleri, okul tatilleri, kurs dönemleri, kişisel ihtiyaçları, hem çocuğun hem de çocukla kişisel ilişki kurmak isteyen anne veya babanın sağlık durumu, çocukla ilişki kurmak isteyen ebeveyn ile diğer ebeveyn arasındaki ilişki, tarafların oturdukları yerin uzaklığı, ulusal ve dini bayramlar, anne ve babalar günü, doğum günleri, yılbaşı tatilleri gibi özel günler göz önünde tutulacaktır.

Ayrıca kişisel ilişki kurmayı talep eden ebeveynin çalışma günleri ve saatleri, çalışma koşulları, yıllık izin süreleri, kişiliği, yaşadığı ortam, çocuğun kalacağı oda gibi hususlarda göz önünde tutulacaktır.

5-Kişisel ilişki süresi belirlenirken, velayet hakkını kullananın hakkını engellemeyecek, çocuğun menfaatini zedelemeyecek ve talep edenin ebeveynlik duygularını tatmin edebilecek bir süreye hükmedilmelidir. Ayrıca hakim kararında kişisel ilişki süresinin tarihini, başlangıç ve bitiş saatlerini, kişisel ilişkinin kurulacağı yerin tam olarak belirtilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte kişisel ilişkiye hükmedilirken, kişisel ilişki yerine ilişkin il veya ilçe gibi bir yer sınırlaması yapılmaması zaruridir.

6-Bunun yanı sıra açılan davada eğer çocuğun kardeşi de mevcutsa, kişisel ilişki kurulurken belirlenecek sürenin kardeşlerin birbirini görmesine olanak tanınması gerektiği de göz önünde tutulacaktır.

2 thoughts on “Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Davası-Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar”

  1. Annenin 2.eşinin uyuşturucu ticareti yapmaktan sabıkası var. Bu durumda çocuğun babası çocuk ile annenin görüş hakkını kaldırılmasını talep edebilir mi.

    1. Av Mehmet Görünmez
      Av Mehmet Görünmez

      Merhaba bu konuda hukuki danışmanlık almanızı öneririm. Genel bilgi: Uyuşturucu ticaretinden adli sicil kaydı mevcut ise diğer şartları da uygunsa çocukla görüş hakkı engellenebilir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top