Kefillikte Eşin Rızasının Aranması-Sözleşme İptali Ne Zaman Mümkün?

En son şu tarihte güncellendi: 17 Ekim 2023

Türk Borçlar Kanunu’nun en temel ilkelerinden biri olan sözleşme özgürlüğü ilkesi uyarınca bireyler, kanunun öngördüğü sınırlamalara uymak kaydıyla özgürce sözleşme yapma hürriyetine sahiptir. Bu duruma rağmen Türk Borçlar Kanununda aile birliğinin ne kadar önemli olduğu ve korunması gerektiği hususu dikkate alınarak evli çiftlerden birinin kefil olabilmesi, eşinin yazılı rızasına bağlı tutmuştur.

Bu yazımızda Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesinde yer alan kefalet sözleşmesinde eşin rızasının aranması hususunu inceleyecek ve bu rıza zorunluluğunun istisnalarından söz edeceğiz. Yazımıza geçmeden önce ilgili hükümden kısaca söz etmemiz gerekirse ; evli olan kişiler hakkında mahkeme tarafından verilmiş ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakları doğmadıkça (ve kanunda yer alan istisnalar mevcut değil ise) eşlerden biri kefil olmak istiyorsa diğer eşin kefalet sözleşmesi kurulmadan önce ya da en geç sözleşme kurulması anında yazılı rızasının bulunması şarttır.

Kefalet Sözleşmesi Nedir, Nasıl Akdedilir ve Geçerlilik Şartları Nelerdir?

Kefalet sözleşmesini kısaca anlatmamız gerekirse ; Türk Borçlar Kanunundaki düzenlemeler uyarınca işbu sözleşme, kefilin teminat alacaklısına karşı, borçlu tarafın borcunu ifa etmemesi halinde sonuçlarından kişisel malvarlığı ile sorumlu olmayı üstlendiği bir sözleşme türüdür. Kefalet adi kefalet, müteselsil kefalet, birlikte kefalet, kefile kefil ve rücu kefil şeklinde türlere ayrılmaktadır.

Özetle kefalet sözleşmesi alacaklı tarafa bir güvence vermekte ve  borçlu kişi borcunu ödemez ise alacaklıya kefil olan kişiye başvurmaya yönelik bir hak vermektedir. Yani kefil olan kişi , borçlu borcunu yerine getirmez ise söz konusu borçtan sorumlu tutulmaktadır. Burada yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için tekrar ifade edelim ki kefil hiçbir zaman asıl borçlunun yerine geçmez veya onunla birlikte borç yüklenmez. Kefil burada sadece alacaklıya karşı teminat borcu altına girmekte olup, söz konusu sözleşme ile asıl borç ilişkisinden farklı bir sözleşme doğmaktadır.

Kefalet sözleşmesi ismen borçlu ile kefil arasında yapılan bir sözleşmeymiş izlenimi verse de , borçlu bu sözleşmenin tarafı olmamakta ve sözleşme sadece borcun alacaklısı ve kefil arasında yapılmaktadır. 

Kefalet sözleşmesi mevcut ve geçerli bir borç için yapılabileceği gibi, gelecekte var olabilecek veya koşula bağlanmış bir borç için de akdedilebilmektedir. Burada eğer gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için kefalet sözleşmesi yapacaksanız, söz konusu borç doğduğunda veya aranan koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere söz konusu sözleşmeyi kurabilirsiniz.

En merak edilen noktaya gelirsek kefil, sadece kefalet sözleşmesinde yazılı olan miktarla sorumludur. Yani asıl borç ilişkisi geçersiz ise kefilin sorumluluğuna gidilemez. Bununla birlikte eğer asıl borç ilişkisi yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle sakatlanmış ve borçlunun sorumluluğu kalkmış ise, kefil söz konusu sözleşmenin sakatlanma sebeplerini biliyorsa kefil kötüniyetli olacağından kefalet sorumluluğu devam etmektedir. 

Kefalet sözleşmesini geçerli olarak kurabilmeniz için mutlaka;

  • Sözleşmeyi yazılı şekilde yapmış olmanız
  • Kefilin sorumlu olacağı azami miktarı sözleşmede belirtmiş olmanız
  • Kefalet tarihinin sözleşmede yazıyor olması gerekmektedir.

Bununla birlikte eğer kefil, müteselsil kefil ise söz konusu hususları (sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olduğunu) kendi el yazısıyla yazmış olması şarttır.

Bunlar yerine getirilmediyse bu durumda kefalet sözleşmesi iptal edilebilir.

Eğer kefalet sözleşmesinde sonradan kefilin sorumluluğunu arttıracak şekilde bir değişiklik yapılacak ise, yukarıda izah ettiğimiz şekil şartlarına uyularak işbu değişikliklerin yapılması gerekmektedir.

Kefalet Sözleşmesinde Eşin Yazılı Rızasının Aranması

Kefalet sözleşmesinde eşin rızası hususu Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesinde düzenlenmiş olup, ilgili hükmün 1. ve 2. fıkrası uyarınca;

’Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. 

Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.”

Yukarıda yer alan düzenleme, eşlerin sadece diğer eşin izni olmaksızın kefil olmasını yasaklamakta olup, tarafların kişisel borçlanma hakkını engellememektedir. Burada söz konusu hükmün asıl amacı, evlilik birliğini ekonomik olarak koruma altına almak olduğundan, kanunda sayılı istisnai durumlar dışında diğer eşin yazılı rızası olmadıkça evliliğin ekonomik bütünlüğünü risk altına sokan kefalet sözleşmesi akdedilemeyecektir.

Söz konusu hüküm uyarınca eşin rızası, kefalet sözleşmesi kurulmadan önce veya en geç kefalet sözleşmesinin kurulduğu anda verilmiş olması gerekmektedir. Bahsedilen rıza yazılı şekilde verilmek zorunda olup, adi yazılı şekilde (eş tarafından rıza beyanının imzalanması) rıza verilmiş olması yeterli olacaktır. Burada eşin yazılı rıza beyanı kefalet sözleşmesinde yer alabileceği gibi ayrı bir belgede de verilebilir.

Eş, somut ve belirli bir kefalet sözleşmesi için rıza vermelidir. Kısaca her kefalet sözleşmesine ayrı ayrı olarak rıza verilmesi gerekmekte olup, gelecekte eşimin yapacağı her kefalet sözleşmelerine rıza veriyorum şeklinde bir rıza verilmesi geçersiz olacaktır.

Eşin yazılı rızasının bulunması kefalet sözleşmesi için şekil şartı olarak kabul edildiğinden, söz konusu rızanın bulunmadığı durumlarda sözleşme geçersiz hale gelecektir. Kanunda bu hüküm emredici nitelikte olduğundan, bu hükme aykırı anlaşma yapmak veya eşin rıza hakkından feragat etmesi (buna vermiş olduğu rıza da dahil olup verdiği rızadan vazgeçemez) mümkün değildir.

İşbu sebeple eğer evlilik birliği içerisinde eşiniz sizin rızanız olmadan kefil olmuş ve kefillikten dolayı borç ödemek durumu ile karşı karşıya kalmış iseniz (istisnai hallere dikkat etmek kaydıyla) sözleşmede rızanızın bulunmaması sebebiyle geçerlilik şekil şartı yerine getirilmediğinden sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmek için  hukuki yollara başvurmanızı tavsiye ederiz. Rızanızın mutlaka alınması gerekmekte olup, rızanızın bulunmadığı sözleşme kesin hükümsüzlükle geçersiz olacak ve kefalet geçersiz hale gelecektir.

Eşin rızası olmadan kefalet sözleşmesi yapılmış ise, taraflar sonradan boşanmış olsa dahi söz konusu kefalet sözleşmesi geçerli hale gelmeyecektir. Ancak şunu belirtelim ki eğer bekarken kefil olmuşsanız sonradan evlendiğinizde eşinizin onayı aranmayacaktır.

Eşin rızasının bulunup bulunmadığı hususu, hakim tarafından re’sen dikkate alınmaktadır. Bununla birlikte eşin rızasının varlığı, rızanın var olduğunu iddia eden tarafça ispatlanmalıdır. Yani eğer rızanız bulunmuyor ise rızanızın bulunduğunu alacaklı olan kişinin ispatlaması gerekecektir.

Önemle belirtelim ki eğer kefalet sözleşmesi kurulmadan önce veya en geç kefalet sözleşmesi kurulması esnasında eşin rızası yok ise, eşin sözleşme kurulduktan sonra kefalete onay vermesi hiçbir etki yaratmayacak ve kefalet sözleşmesi geçersizliğini koruyacaktır. Burada alacaklı kişi iyiniyetli olsa dahi eşin rızası bulunmadığı anda sözleşme geçersiz hale gelmekte olup, alacaklı kişinin iyiniyetli korunmamaktadır.

  • Burada özel bir husustan bahsetmek gerekirse , eğer eşiniz borçlu ise ve sizde eşinizin borcuna yönelik kefil olmuş iseniz, kefil olduğunuz kişi eşiniz olduğundan söz konusu kefillikte borçlu eşinizin rızası aranmayacaktır.
  • Bir diğer özel nokta ise yapılan sözleşme kefalet sözleşmesi olmamakla birlikte bir kişiye güvence verme/ kefalet amacı özelliklerini taşıyorsa (örneğin; garanti sözleşmesi, borca katılma, kredi emri gibi ) burada da aynı kefalet sözleşmesinde olduğu gibi eşin rızası aranmaktadır.

Kefillikte Eşin Rızasının Aranmadığı Durumlar/ Eşin Rızasının Aranmasının İstisnaları 

Yukarıda kefalet sözleşmesinde eşin yazılı rızasının arandığından ve bu rızanın bulunmaması halinde kefalet sözleşmesinin kesin hükümsüz/ geçersiz hale geldiğinden söz ettik. Ancak bu durum mutlak olmayıp, kanunda sayılan istisnai durumlarda eşin rızası aranmaksızın kefalet sözleşmesi geçerli olarak kurulmaktadır. Söz konusu istisnaları ayrı ayrı inceleyelim;

1-Eşler Hakkında Mahkeme Tarafından Verilmiş Bir Ayrılık Kararının Bulunması

Ayrılık kararı ile boşanma kararının aynı olduğu yanılgısına düşmemeniz için ayrılık kararının ne olduğunu kısaca anlatmak gerekirse ; ayrılık kararı boşanma kararıyla tamamen farklıdır. Hakim tarafların ayrılması yönünde karar verebilmekte ve tarafların 1 yıldan 3 yıla kadar süreyle ayrı kalmaları gerekmektedir. Eğer söz konusu ayrılık süresi bitmesine rağmen taraflar bu süre içerisinde yeniden bir ortak hayata başlayamamış ise, taraflar yeniden boşanma davası açabilmektedir. Burada ayrılık kararı ile taraflar halen evli olmaya devam etmektedir. 

Eğer mahkeme tarafından evlilik birliğiniz hakkında ayrılık kararı verilmiş ise bu durumda zaten sağlıklı bir evlilik birliği mevcut olmadığından bu karar süresi içerisinde eşinizin kefil olması için sizin rızanızın alınmasına gerek bulunmamaktadır.

2-Yasal Olarak Eşlerin Ayrı Yaşama Hakkının Bulunması

Eşlerin yasal olarak ayrı yaşama hakkı TMK’nın 197. madddesinde bahsedilmiş olup, işbu hükümde yazan durumların (ortak hayat sebebiyle eşlerin kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzurunun ciddi biçimde tehlikeye düşmesi ) varlığı halinde eşlerin ayrı yaşama hakkı bulunmaktadır.

Ancak başlıktan da anlaşılacağı üzere her ayrı yaşama durumu istisna içerisinde yer almayıp sadece kanunda sayılan haklı sebepler dahilinde ayrı yaşanması durumunda eşin rızası şartı bulunmamaktadır. Eğer eşiniz haklı bir sebebi bulunmamasına rağmen sizden ayrı yaşıyor ve birine kefil olmuş ise, rızanızın bulunmadığını ileri sürerek kefalet sözleşmesini geçersiz hale getirebileceksiniz.

Yargıtay kararı ve doktrindeki görüşler uyarınca boşanma davası açılması halinde eşlerin ayrı yaşama hakkı doğmaktadır. Boşanma kararı kesinleşinceye kadar evlilik hukuk nezdinde devam etmekte olup, boşanma davası açıldığı andan itibaren eşlerin ayrı yaşama hakkı yasal olarak doğduğundan, bu şekilde evli olan kişiler diğer eşin rızası olmadan kefalet sözleşmesini akdedebilirler.

3- Kefalet Sözleşmesinde Kefilin Sorumlu Olduğu Tutarı Arttırmayan, Kefil Yararına Olan Güvenceleri Önemli Ölçüde Azaltmayan ve Adi Kefaleti Müteselsil Kefalete Dönüştürmeyen Şekilde Değişiklik Yapılması

Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesinin 2. fıkrasında açıkça başlıkta yazan hususlar yönünde değişiklik yapılması halinde eşin rızasının gerekmeyeceği düzenlenmiştir. Aksi yönde durumu değerlendirirsek; kefilin sorumlu olduğu tutarı arttıran, adi kefaleti müteselsil kefalete dönüştüren veya kefilin yararına olan güvenceleri önemli ölçüde azaltan kefalet sözleşmesi değişikliklerinde eşin rızasının bulunması gerekmektedir. 

O halde daha açık şekilde ifade edersek kural olarak kefalet sözleşmesi değişikliklerinde eşin rızası gerekmekte iken istisnai olarak yukarıda sayılan şekilde değişikliklerde eşin rızası aranmamaktadır.

4-6455 sayılı Kanun Uyarınca Kefalette Eşin Rızasının Aranmasına Getirilen İstisnai Durumlar

Söz konusu istisnai durumlar Türk Borçlar Kanunu’nun 584. maddesinin 3. fıkrasında yer almakta olup ilgili hüküm uyarınca;

‘’(Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.’’

Söz konusu hüküm uyarınca eşin rızasının aranmadığı durumları tek tek ifade edelim; 

  1. Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletlerde
  2. Mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkarlar tarafından verilen kefaletlerde
  3. 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar tarafından yürütülen faiz destekli kredi ve kar payı destekli fon kullandırılmasına dair kanun kapsamında kullanılacak krediler için verilen kefaletlerde
  4. Tarım kredi, tarım satış ve esnaf ile sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletlerde

EŞİN RIZASI ARANMAMAKTADIR

Söz konusu düzenleme ile evli çiftlerin ticari hayatının işleyişini bozmama amaçlanmaktadır. Yukarıda yer alan  istisnalardan yararlanılması için tacirlerin ticari işletmesinin veya şirketinin ticaret siciline, esnaf ve sanatkarların ise esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olması gerekmektedir. Eğer eşinizin bu tarz bir sicile kaydı bulunmuyor ise söz konusu istisnadan faydalanması mümkün olmayacaktır.

Bir diğer önemli husus ise söz konusu istisnanın uygulanabilmesi için ticari işletmenin sahibinin veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticilerin, işletmenin borçları ve söz konusu şirketin olağan uğraşları için ayrıca esnaf ve sanatkarların da mesleki faaliyetleri için kefil olması gerekmekte olup, bu amaçla düzenlenmeyen kefalet sözleşmesinde eşin rızasının alınması gerekeceği unutulmamalıdır.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top