Acentelik Sözleşmesi Nasıl Yapılır?-Unsurları/Tarafların Hak ve Borçları/Şekil Şartları

En son şu tarihte güncellendi: 17 Ekim 2023

Acentelik sistemi, tacirlerin/üreticilerin ticari faaliyetlerini sürdürürken tek merkezden tüketicilere ulaşamamaları sebebiyle doğmuş, işletme üzerinde kontrol mekanizmalarını güçlendiren, üreticiye ulaşma sürecini hızlandıran ve maliyeti düşüren oldukça kârlı bir sistemdir.

Bilindiği üzere üreticiler için şubeleşmek hem risk hem de büyük külfet doğurduğundan, her tacir bu külfetin altından kalkamamaktadır. Burada acentelik sistemi sayesinde üreticiler şubeleşmeden, acenteler aracılığıyla müşterilerle temas ederek, ürünlerini daha az külfetle tüketicilerle buluşturabilmektedir. Daha basitçe ifade edersek acente, üretici ve tüketici arasında aracılık yaparak köprü görevi üstlenen veya tacir adına ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmeleri gerçekleştiren yardımcı konumundadır.

Acentelik sözleşmesinin faydasından bahsedersek; ticari işletmesinin hacmi arttıkça üretici tek başına işletme faaliyetlerinin altından kalkamadığından bir yardımcıya ihtiyaç duymakta ve yardımına yaptıkları sözleşme sayesinde acente koşmaktadır. Acente ise, temsil yetkisi doğrultusunda tacirin sözleşmelerine aracılık etmek veya ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmeleri tacir ad ve hesabına akdetme görevi üstlendiğinden, bizzat kendi üzerine risk almadan ücrete hak kazanmaktadır. Ayrıca kendi çalışma şartlarını, süresini ve mesaisini belirleyebilecek imtiyazlı konumda olduğu da dikkate alındığında acente açısından da durum oldukça olumludur.

Ancak her faydanın yanında zarar riski de mevcut olduğundan, acente ve tacir arasında yapılacak olan sözleşmenin her maddesinin üzerinde dikkatlice düşünülmesi, bunun için de hukuki yardım alınması oldukça önemlidir. Yazımızın devamında acentelik sözleşmesi nedir, sözleşmenin tarafı olarak hak ve borçlarınız nelerdir, acentelik sözleşmesini eğer hukuki yardım almaksızın tek başınıza hazırlama niyetindeyseniz nelere dikkat etmelisiniz gibi önemli noktalardan bahsedeceğiz. Şunu da belirtelim ki yazımızın devamında tacir/üretici kişi, müvekkil olarak isimlendirilmekte olup, Türk Ticaret Kanunu’nun ifadesine uymaktayız.

ACENTE NEDİR? ACENTENİN UNSURLARI NELERDİR?

Tacir, ticari işletme faaliyetlerini tek elden yürütmekte güçlük çekmekteyse, bağımsız tacir yardımcısı statüsünde olan acente ile sözleşme yapmakta ve ücret karşılığında acenteden aracılık veya tacir adına sözleşme yapmasını talep etmektedir.

Acente kavramı Türk Ticaret Kanununda tanımlamış olup, ilgili hüküm uyarınca;

TTK madde 102 –‘’ Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir. 

Bu Kısımda hüküm bulunmayan hâllerde aracılık eden acentelere Türk Borçlar Kanununun simsarlık sözleşmesi hükümleri, sözleşme yapan acentelere komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmayan hâllerde vekâlet hükümleri uygulanır. 

Taşıma, deniz ticareti, sigorta, turizm gibi alanlara ilişkin özel düzenlemeler saklıdır.’’

Kanundaki düzenlemeden yola çıkarak Acentenin unsurlarını ifade edelim; 

  • Acente ile tacir arasındaki ilişki sözleşmeye dayanmakta olup, bu sözleşme yazımızın başlığı olan acentelik sözleşmesi ismini almaktadır. 
  • Acente tacirden bağımsız olup, acenteyi tacirin işletmesine bağlayan şey aralarında yapılmış olan sözleşmedir. Bu sebeple acente, bağımsız tacir yardımcısı olarak ifade edilmektedir.
  • Bir diğer husus, acentenin belli bir yer ve belli bir bölge için tacirin yardımcılığını üstleniyor oluşudur. Yani yapacağınız sözleşmede acentenin görevinin belli bir bölge ile sınırlı olacağını bilmelisiniz. 
  • Bir başka önemli nokta ise acente temsil yetkisine haiz olarak, sürekli bir biçimde, ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelere aracılık etmeyi veya bu sözleşmeleri tacirin ad ve hesabına imza etmeyi meslek edinmelidir. Buradan çıkarılacak sonuç ise acente ile aracılık için veya sizin adınıza ve hesabınıza sözleşme yapması için anlaşabileceksiniz.
  • Ayrıca acentenin faaliyetlerinin süreklilik göstermesi ve bu faaliyetleri meslek olarak yerine getirmesi gerekmektedir. Yani süreklilik içermeyen bir durum için acentelik sözleşmesi yapacaksanız bu fikrinizden vazgeçmeniz iyi olabilir. Süreklilikten kasıt, tek bir aracılık faaliyeti veya tek bir sözleşme işleminin yapılmasının amaçlanmamasıdır. Ayrıca acentenin bu faaliyetleri meslek olarak ifa etmesi zorunludur, bu amacı içermeyen herhangi biri ile bu sözleşme ikame edilememektedir.

Yine aynı maddenin 2. ve 3.fıkrasındaki düzenlemelere bakarsak eğer taşıma, deniz ticareti, sigorta, turizm gibi alanlardaki özel düzenlemeler haricinde TTK’da hüküm bulunmayan durumlarda; aracılık eden acentelere Türk Borçlar Kanununun simsarlık sözleşmesi hükümleri, sözleşme yapan acentelere komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmayan hâllerde vekâlet hükümleri uygulanmaktadır.

ACENTELİK SÖZLEŞMESİ NASIL HAZIRLANIR? ŞEKİL ŞARTLARI NELERDİR?

Acentelik sözleşmesi niteliği gereği iş görme sözleşmesi türünde olup, bu sözleşme uyarınca acente bir işi görmeyi, müvekkil/tacir ise ücret ödemeyi üstlenmektedir. Bu sebeple sözleşme her iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğindedir.

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine baktığımızda acentelik sözleşmesi için herhangi bir şekil şartı öngörülmediğinden, Türk Borçlar Kanunu genel hükmü uyarınca taraflar diledikleri şekilde sözleşme yapabilecektir. Yani acente sözleşmesini yazılı veya sözlü olarak hatta örtülü iradelerin uyuşması şeklinde bile gerçekleştirebileceksiniz.

Ancak burada özellikle ifade etmemiz gereken hususa gelirsek, her ne kadar acentelik sözleşmesi sözlü olarak yapılabilse de acenteye müvekkil nam ve hesabına sözleşme yapma yetkisi verebilmek için müvekkilin özel ve yazılı bir belge vermesi şarttır. Yetkilendirme, yazılı şekilde yapılan acentelik sözleşmesinin bir maddesinde yer alabileceği, sözleşmenin eki niteliğinde olabileceği gibi bağımsız olarak da verilebileceğinden, yetki verilebilmesi için yapılmış olan acente sözleşmesinin yazılı olma şartı bulunmamaktadır.

Müvekkil adına sözleşme yapma yetkisine haiz acenteler, almış oldukları yazılı yetki belgesini tescil ve ilan ettirme zorunluluğu altındadır. Acentenin tescil ve ilan ettirme zorunluluğunu ihlal etmesi sebebiyle meydana gelen zarar ile cezai sorumluluk, acente ve müvekkil açısından sonuç doğuracaktır.

TTK md. 107- ‘’Özel ve yazılı bir yetki almadan acente, müvekkili adına sözleşme yapmaya yetkili değildir. 

 Acentelere müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisi veren belgelerin, acente tarafından tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur.’’

Bu hükümden aracılık yapan acentenin asıl, sözleşme yapma yetkisine sahip acentelerin ise istisnai olduğunu ve sözleşme yapma yetkisinin özel olarak yazılı bir belge ile verilmesi gerektiği görülmektedir. 

Ayrıca TTK md. 106 ‘da ayrıca özel ve yazılı yetki gerektiren haller düzenlenmiş olup,  ‘’Acente özel ve yazılı izni veya vekâleti olmazsa, müvekkilinin bizzat teslim etmediği malların bedelini kabule ve bedelini bizzat ödemediği malları teslim almaya yetkili olmadığı gibi bu işlemlerden doğan alacağı yenileyemez veya miktarını indiremeyecektir.’’ hükmü mevcuttur. Bu sebeple acente sözleşmesi sözlü olarak yapılmış olsa dahi acentenin bu tür işlemleri gerçekleştirmesi için özel ve yazılı bir yetki verilmesi gerekmektedir.

ACENTENİN HAK VE BORÇLARI

Yukarıda da izah ettiğimiz üzere acentelik sözleşmesi, karşılıklı hak ve borç doğuran sözleşme niteliğinde olduğundan, TBK md.26 ‘da yer alan sözleşme özgürlüğü içerisindedir. Ancak bilindiği üzere sözleşme özgürlüğü sınırsız değildir. Taraflar sözleşme özgürlüğünün genel sınırlamaları (TBK md.27) ve TTK’nin acentelik ile ilgili emredici hükümlerine uygun bir şekilde sözleşme hükümlerini kendi iradeleri doğrultusunda düzenleyebileceklerdir. 

ACENTENİN BORÇLARI

TTK’nin 109 ile 112. maddeleri arasında acentenin borçları düzenlenmiş olup, acentenin müvekkilinin işlerini görme ve menfaatini koruma, müvekkiline haber verme,  önlem alma ve ödeme borçları hüküm altına alınmıştır.

1-Müvekkilin İşlerini Görme ve Menfaatini Koruma Borcu

Acentenin müvekkilinin hangi tür faaliyetlerinde, hangi müşteri çevresinde aracılık faaliyetini gerçekleştireceği veya sözleşme yapacağının şartları, tarafların ikame ettiği acentelik sözleşmesinde belirlenmektedir. Ayrıca taraflar sözleşmede acentenin faaliyetine oran veya miktar, alt- üst limit gibi kıstaslar da getirebilme hakkına sahiptir. Ancak taraflar arasındaki sözleşmede özel bir düzenleme yoksa acente, kendisine bırakılan bölge ve ticaret dalı içerisinde, müvekkilinin faaliyetleri ile ilgili sözleşmelere aracılık etmek veya bunları müvekkil nam ve hesabına yapma işini üstlenmekte ve bu faaliyetlerinde müvekkilinin menfaatlerini korumakla yükümlüdür.

Acente müvekkilinin talimatlarını yerine getirirken müvekkili için en yararlı, onun menfaatine en uygun davranışı seçmekle ve basiretli tacir gibi hareket etmekle yükümlüdür. Bu sebeple acente, sözleşme yapacağı kişileri özenle seçmeli, piyasa şartlarına göz önüne alarak, müvekkilinin itibarını zedeleyici her türlü eylemlerden kaçınmalıdır. Acente bahsettiğimiz özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederse hem müvekkiline tazminat ödeme borcu altına girecek hem de müvekkili acentelik sözleşmesini haklı sebebe dayanarak feshedebilecektir.

Ayrıca önemle belirtmemiz gerekirse, sözleşmede yazmasa dahi, acente kural olarak müvekkilin işlerini bizzat yerine getirmelidir. Ancak burada hiçbir şekilde yardımcıdan yararlanamaz gibi bir algı oluşmasın. Acente bağımsız bir tacir yardımcısı olduğundan, işletmesinde yardımcı kullanabilecektir. Bu durumda acente, ifa yardımcıları bir zarar meydana getirirse, yardımcılarının sebep olduğu zararlardan sorumlu tutulacaktır.

  • Acente iş görme borcunu hiçbir şekilde devredemeyecek midir sorusuna yanıt vermemiz gerekirse; Her ne kadar kural olarak acentenin bizzat tacirin işlemlerini gerçekleştirmesi gerekse de, eğer müvekkilinin açık rızası varsa bu borcu devredebilme hakkına da sahiptir. Ancak bu devir işlemini müvekkilinin rızası olmadan gerçekleştirmiş ise, işleri gerçekleştirmekle görevlendirdiği kişilerin yapmış oldukları eylemlerden bizzat acente sorumlu olacaktır.

2-Haber Verme Borcu

Acente, üçüncü kişilerin kabule yetkili olduğu beyanlarını, bölgesindeki piyasanın ve müşterilerin finansal durumunu, şartlarını, bunlarda meydana gelen değişiklikleri ve yapılan işlemlere ilişkin olarak müvekkilini ilgilendiren bütün hususları ona zamanında bildirmek zorundadır. Ayrıca acente, aracı bulunduğu veya müvekkili adına gerçekleştirdiği sözleşmelerle alakalı kendisine yapılan ihtar ve ihbarları, müvekkili aleyhine açılan davaları veya açacağı davaları zaman kaybetmeden müvekkiline haber verme borcu altındadır. Acentenin haber verme borcu objektif esaslara göre tespit edilmektedir.

Sözleşme yapma yetkisine haiz acenteler, yapmış oldukları sözleşme içeriği ve tarafı hakkında müvekkilini bilgilendirmek zorundadır. Sözleşme yetkisine haiz olmayan acente ise (aracılık yapan acente) kendisine ulaşan önerileri müvekkiline vakit kaybetmeden bildirmelidir. Eğer acente haber verme borcuna aykırı hareket ederse, doğan zarardan bizzat sorumlu olacaktır.

Ayrıca TTK’nin 110.maddesinin 2.fıkrasında; ‘’ Acente, müvekkilin açık talimatı olmayan konularda, emir alıncaya kadar işlemi geciktirebilir. Ancak, işin acele nitelik taşıması nedeniyle durum müvekkilinden talimat almaya müsait olmazsa veya acente en yararlı şartlar çerçevesinde harekete yetkiliyse, basiretli bir tacir gibi kendi görüşüne göre işlemi yapar.’’ hükmü mevcuttur.

Bu hükümden çıkarılacak sonuç ise; 

Yapılacak iş acele nitelik taşımakta ve acente o esnada müvekkilinden haber alamıyorsa ,basiretli tacir gibi davranarak müvekkilinin menfaatine uygun bir şekilde hareket edebilecektir. Burada acente her ne kadar müvekkiline haber verme borcunu yerine getirememiş olsa da kanun, acil işler karşısında haber vermekten mahrum kalan acentenin, müvekkili için en faydalı tercihte bulunarak hareket etmesi altında onu sorumluluktan kurtarmaktadır.

3.Önleyici Tedbirler Alma Borcu

Acentenin önlem alma borcu, müvekkilinin menfaatine uygun hareket etme borcundan kaynaklanmaktadır. Acente, basiretli bir tacir gibi davranış sergileyerek müvekkilinin zarara uğramaması için önleyici tüm tedbirleri almak zorundadır. TTK md.111 uyarınca acente, müvekkili hesabına teslim aldığı eşyanın taşınma sırasında hasara uğradığına dair belirtiler görürse, müvekkilinin taşıyıcıya karşı dava hakkını teminat altına almak için, hasarı belirlettirmek ve gereken diğer önlemleri almak, eşyayı mümkün olduğu kadar korumak veya tamamen telef olması tehlikesi varsa, Türk Borçlar Kanununun 108 inci maddesi gereğince yetkili mahkemenin izniyle sattırmak ve gecikmeksizin durumu müvekkiline haber verme borcu altındadır. 

Ayrıca satılmak üzere acenteye gönderilen mallar çabuk bozulacak cinsten ise veya değerini düşürecek, değişikliklere uğrayacak nitelikteyse ve müvekkilden talimat almaya zaman uygun değilse veya müvekkil izin vermede gecikirse, acente yetkili mahkemenin izniyle eşyayı sattırmaya yetkili olmakta ve müvekkilin menfaatleri bunu gerektiriyorsa bu eşyayı sattırması zorunlu olarak gerekmektedir. 

Burada öncelikli olarak acente, müvekkilinden onay almaya çalışmalı, eğer müvekkiline ulaşma imkanı yoksa veya müvekkili izin vermede gecikirse, ivedilikle söz konusu malları satmaya yetkili olmakta ve müvekkilinin menfaati bunu gerektiriyorsa satma zorunluluğu altındadır.

4. Ödeme Borcu

TTK md.112 uyarınca acente, müvekkiline ait olan parayı göndermekle veya teslim etmekle yükümlüdür. 

Acente, sözleşmeden kaynaklı müvekkiline ait avans, taksit bedelleri ve müvekkil adına tahsil ettiği paraları müvekkile zaman kaybetmeksizin ödemekle yükümlüdür. Bu paraların müvekkile ne zaman ödenmesi gerektiği konusu acentelik sözleşmesinde düzenlenebileceği gibi, eğer sözleşmede hüküm yoksa ödeme zamanı ticari örf ve adete ya da halin icabına göre belirlenecektir. Bu yükümlülüğe aykırı hareket eden acente, yükümlülüğün doğduğu tarihten itibaren müvekkile faiz ödemek ve tazminat vermek zorunda kalacaktır.

5. Rekabet Etmeme Borcu/Rekabet Yasağı Anlaşması

Acente, yapılan sözleşme neticesinde müvekkilinin birtakım ticari sırlarını, üretimdeki püf noktalarını öğrenmiş olabilir. Yapılacak rekabet yasağı anlaşması ile acentelik sözleşmesi sona erse dahi, acentenin müvekkili ile rekabet etmesinin önüne geçilebilecektir. TTK md.123 uyarınca acentenin, müvekkil ile rekabet etmeme borcu altına girebilmesi için, rekabet yasağı anlaşmasının yazılı şekilde yapılması ve anlaşma hükümlerini içeren imzalanmış belgenin acenteye verilmesi gerekmektedir.

Rekabet yasağı anlaşmasını en çok, ilişkinin bitiminden itibaren iki yıllık süre için yapabileceksiniz. Ayrıca anlaşmanın kapsamı yalnızca acenteye bırakılmış olan bölgeye veya müşteri çevresine ve kurulmasına aracılık ettiği sözleşmelerle ilgili konulara ilişkin olabilecektir. Burada müvekkil, acenteyi rekabet etmeme sınırı içerisine soktuğundan, rekabet etmemesi karşılığında acenteye uygun bir tazminat ödemek zorundadır.

ACENTENİN HAKLARI

Acentenin hakları TTK md.113- 119 arasında düzenlenmiştir. Buna  göre acente ; ücret isteme, faiz isteme, olağanüstü masraflarını talep etme, kendisine bırakılan bölge üzerinde tekel/inhisar ‘da bulunma , denkleştirme talep etme ve sözleşmeden doğan alacaklarının teminatı olarak hapis hakkına sahiptir.

1-Ücret  İsteme Hakkı

Acentenin yapmış olduğu aracılık faaliyeti veya müvekkili adına akdettiği sözleşmelerden ücret alabilmesi için, acentelik sözleşmesi süresi içerisinde, faaliyetlerinin müvekkilinin hesabında sonuç doğurması gerekmektedir. Burada sonuçtan kasıt, acentenin yaptığı faaliyet, müvekkilinin hesabında olumlu netice doğurmalı ve bu netice ile acentenin faaliyeti arasında neden sonuç ilişkisi yaratmalıdır. Bu sebeple sonuç ile acentenin faaliyeti arasında neden sonuç ilişkisinin bulunmasına dikkat edilmelidir.

Eğer sözleşme ile ücret belirlenmemiş ise, ücretin miktarı, acentenin bulunduğu yerdeki ticari teamüle, teamül de mevcut değilse hâlin gereğine göre o yerdeki asliye ticaret mahkemesince belirlenir.  Ayrıca ücret, doğumu tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ve her hâlde sözleşmenin sona erdiği tarihte ödenmelidir.

Tüm bunlardan ayrı olarak TTK, 113.maddesinin 3.fıkrasında istisnai bir durum düzenlemesine gitmiş ve acentelik ilişkisinin bitiminden sonra dahi kurulan işlemler için acentenin ücret alabileceğini öngörülmüştür. Buna göre acente, acentelik ilişkisi sona erse dahi kendi faaliyeti sonucu müvekkili sözleşme akdetmişse, acente bu sözleşmelere ilişkin ücrete hak kazanacaktır. Ayrıca acente, müvekkilinin talimatına uygun olarak tahsil ettiği paralar için de tahsil komisyonu talep edebilecektir.

2-Acentenin İnhisar Hakkı

Acentenin inhisar/tekel hakkı TTK md.104’de düzenlenmiş olup, buna göre ‘’ Yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça, müvekkil, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde aynı ticaret dalı ile ilgili olarak birden fazla acente atayamayacağı gibi, acente de aynı yer veya bölgede, birbirleriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına acentelik yapamaz.’’ hükmü mevcuttur.

İlgili hükümden de görüleceği üzere inhisar(tekel) hakkı, hem müvekkil hem de acente açısından kabul edilmiştir. Burada acente açısından durumu incelediğimiz için, müvekkili acenteye tahsis edilen yer ve bölge için başka bir kimseyi acente olarak atayamaması olarak ifade edebiliriz. Ancak kanun koyucu inhisar hakkını emredici hüküm olarak düzenlemediğinden, taraflar yazılı bir sözleşme ile inhisar hakkını ortadan kaldırabilirler.

Bir diğer önemli nokta ise, acentenin inhisar hakkı sadece aynı ticaret dalı ile sınırlıdır. Yani müvekkil farklı ticaret dalları için aynı yer ve bölge içerisinde başka acentelik oluşturabileceği gibi, acente de farklı ticaret dalları için acentelik görevini üstlenebilecektir.

3-Olağanüstü Giderleri  ve Faiz Talep Etme Hakkı

Eğer acente, acentelik faaliyetini sürdürebilmesi için yapması olağan giderlerin yanında olağanüstü masraflar yapmışsa, bu olağanüstü giderleri müvekkilden talep edebilecektir. Hangi masrafların olağan, hangi masrafların olağanüstü olduğu yapılan sözleşmeye, tarafların iradelerine ve somut olayın koşullarına göre tespit edilmektedir.

4-Hapis Hakkı

Acente, müvekkilindeki bütün alacakları ödeninceye kadar, acentelik sözleşmesi dolayısıyla alıp da gerek kendi elinde gerek özel bir sebebe dayanarak zilyet olmakta devam eden bir üçüncü kişinin elinde bulunan taşınırlar ve kıymetli evrak ile herhangi bir eşyayı temsil eden senet aracılığıyla kullanabildiği mallar üzerinde hapis hakkına sahiptir. Müvekkile ait mallar acente tarafından sözleşme veya kanun gereği satıldığı takdirde de, acente bu malların bedelini ödemekten kaçınabilir. Hapis hakkı her ne kadar muaccel alacaklar için kullanılabilse de müvekkil aciz hâlinde bulunduğu takdirde, acente henüz muaccel olmamış alacakları hakkında da hapis hakkını kullanabilmektedir.

Acentenin müvekkiline ait taşınır eşya veya kıymetli evrak üzerinde zilyet olması sebebiyle hapis hakkını kullanabilmektedir. Acente hapis hakkını kullanırken müvekkilinin menfaatini gözetme borcuna uygun hareket etmeli ve gerekli işlemleri yapmaya özen göstermelidir. 

5-Denkleştirme Tazminatı,(Portföy) Hakkı

Eğer acentelik sözleşmesi sona ermesine rağmen müvekkil, acentenin bulduğu müşteriler veya yaptığı sözleşmeler nedeniyle menfaat elde etmeye devam ediyorsa, acentenin talebi halinde uygun bir tazminat ödemek zorundadır.

Acente ile müvekkil arasındaki sözleşme sona ermesine rağmen,

  • Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa,
  • Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa,
  • Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa,

Bu 3 ihtimalden birinin somut durumda gerçekleşmesi halinde acente müvekkilinden uygun bir tazminat talep edebilecektir. 

Tazminat tutarı belirlenirken, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalaması dikkate alınır ve bu değerin üstüne hükmedilemez. Eğer taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınarak tazminat tutarı belirlenmektedir.

Burada en önemli noktalardan bir tanesi denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemeyeceğidir. Bu hüküm emredici nitelikte olduğundan aksi mümkün değildir. Yani taraflar sözleşmede denkleştirme tazminatı kazanılamayacağını açıkça belirtmiş olsa dahi, mahkeme acentenin lehine denkleştirme tazminatına hükmedebilecektir. 

Eğer denkleştirme tazminatı talep edeceksiniz, hak kaybına uğramamanız için, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren 1 yıl içerisinde bu talebinizi ileri sürmeniz gerekmektedir.

MÜVEKKİLİN HAK VE BORÇLARI

Acentelik sözleşmesi her iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğinde olduğundan acentenin hakları, müvekkil borçlarını, acentenin borçları ise müvekkil haklarını oluşturmaktadır. TTK md.120’de müvekkilin borçları düzenlenmiş olup, ayrıca müvekkilin haklarından söz edilmemiştir. Acentenin borçlarından müvekkilin haklarını çıkarabiliriz. 

TTK md.120 uyarınca ; ‘’Müvekkil, acenteye; 

a) Mallarla ilgili belgeleri vermek, 

b) Acentelik sözleşmesinin yerine getirilmesi için gerekli olan hususları ve özellikle iş hacminin acentenin normalde bekleyebileceğinden önemli surette düşük olabileceğini bildirmek, 

c) Acentenin yaptığı işleri kabul edip etmediğini ya da yerine getirilmediğini uygun bir süre içinde bildirmek, 

d) Acentenin istemeye hak kazandığı ücreti ödemek, 

e) Ücret, avans ve olağanüstü giderler hakkında 20 nci madde hükümlerine göre faiz ödemek, zorundadır.

 (2) Bu maddeye aykırı şartlar, acentenin aleyhine olduğu ölçüde, geçersizdir.’’

İlgili hükümden de görüleceği üzere müvekkil ; acenteye malları hakkında bilgi vermek, acentenin hak edişlerini ödemek, acentenin kendisine yönelttiği işlere cevap vermek, acentenin talep etme hakkı olan olağanüstü giderler için faiz ödemek, iş hacminin beklenenden fazla düşeceğini bildirmek, acentenin faaliyetleri için gerekli koşulları sağlamak zorundadır.

ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ

Türk Ticaret Kanunu’nun 121. maddesinde ‘Acentelik Sözleşmesinin Sona Ermesi’ düzenlenmiştir. Kanun maddesini inceleyelim.

TTK MADDE 121- ‘’Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.        (2) Belirli süre için yapılan bir acentelik sözleşmesinin, süre dolduktan sonra uygulanmaya devam edilmesi hâlinde, sözleşme belirsiz süreli hâle gelir.           (3) Müvekkilin veya acentenin iflası, ölümü veya kısıtlanması hâlinde, Türk Borçlar Kanununun 513 üncü maddesi hükmü uygulanır.         (4) Haklı bir sebep olmadan veya üç aylık ihbar süresine uymaksızın sözleşmeyi fesheden taraf, başlanmış işlerin tamamlanmaması sebebiyle diğer tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır.        (5) Müvekkilin veya acentenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi veya iflası sebebiyle acentelik sözleşmesi sona ererse, işlerin tamamlanması hâlinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına oranlanarak belirlenecek uygun bir tazminat acenteye ya da bu maddede yazılı hâllere göre onun yerine geçenlere verilir.’’

Kural olarak acentelik sözleşmesi belirsiz süreli ise; taraflar 3 ay öncesinden fesih ihbarında bulunarak sözleşmeyi sona erdirebilme hakkına sahiptir. Sözleşme belirli süreli ise ; sürenin sona ermesiyle sözleşme kendiliğinden son bulmaktadır. Ancak süre sona ermesine rağmen sözleşme uygulanmaya devam ederse sözleşmenin süresiz hale geleceği unutulmamalıdır. Bu durumlar genel kural olmakla birlikte aşağıda yer aldığı üzere haklı sebeplerin varlığı halinde, her iki taraf da sözleşmeyi derhal feshedebilme hakkına sahiptir. Ayrıca taraflardan birinin ölümü, iflası veya kısıtlanması halinde de sözleşme ilişkisi sona ermektedir.

ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİN HAKLI SEBEPLE FESHİ

Acentelik sözleşmesi, belli bir süre için yapılmış olsa dahi, haklı sebeplerin varlığı halinde taraflar her zaman sözleşmeyi feshedebilmektedir. Eğer sözleşmenin devamı taraflar için çekilmez bir hale geldiyse, haklı sebeple fesih yaparak, hem belirli süreli hem de belirsiz süreli acentelik sözleşmesini sona erdirebilirsiniz.  

Haklı sebep nedir sorusuna yanıt verirsek, somut olayın özellikleri ve taraf menfaatleri dikkate alınarak, meydana gelen olgu veya davranışın, acentelik sözleşmesinin derhal feshedilmesi için objektif bir ağırlık yaratması ve bu sebep yüzünden tarafların sözleşmeyi sürdürebilmesi kendilerinden beklenmemesi haklı sebebi doğurmaktadır. Ayrıca taraflar yapılan sözleşme ile hangi sebeplerin haklı nedenle fesih hakkı yaratacağını kararlaştırabilir. Ayrıca karşı tarafın sözleşmeyi ihlal etmesi durumunda yapılan bildirime rağmen ihlale devam etmesi de haklı neden yarattığından sözleşmeyi derhal feshetme hakkınız doğacaktır.

Haklı sebebin varlığı için 2 koşul yer almaktadır. İlk olarak ortaya çıkan sebep objektif olarak belli bir ağırlık taşımalı, ikincil olarak ise sübjektif olarak taraf açısından sözleşmenin devam etmesi kendisinden beklenememelidir. 

Meydana gelen sebebin objektif açıdan belli bir ağırlık taşıyıp taşımadığını, aynı durumu yaşasaydı makul bir insan da sözleşmeyi haklı sebeple feshetmeli miydi sorusunun cevabı ile bulabiliriz. Yani objektif ağırlık acentelerin arasındaki ilişkiye bakılarak değil, somut koşullara göre tespit edilmektedir. Bu nedenle objektif ağırlık için somut koşullar olan sözleşmenin ihlalinin çeşidi ve ağırlığı, yapılan acentelik sözleşmesinin süresi, tarafların durumları, fesheden tarafın davranışları gibi tüm kıstaslar dikkate alınarak objektif ağırlık tespit edilmelidir. Ayrıca belirtelim ki, haklı sebebi kimin yarattığının önemi yoktur. Haklı sebep oluşmuşsa, bu sebebin tarafların birinin kusuru ile oluşması gerekmez.

Sübjektif kıstası tespit etmek için ise; hem somut olayın koşulları dikkate alınmalı hem de fesheden tarafın sözleşmeyi feshetmesiyle sahip olacağı menfaatinin, sözleşmenin devam etmesindeki menfaatinden daha ağır bastığı tespit edilmelidir.

ACENTENİN YETKİLERİ VE YETKİSİZ TEMSİL

Acentenin yetkileri TTK md. 105’de sayılmakta olup, kural olarak acente, ya sözleşme yapılması için aracılık faaliyetinde bulunmaktadır ya da müvekkilinin verdiği yazılı yetki sayesinde müvekkili nam ve hesabına sözleşme yapabilmektedir. Bu maddede acentenin bu yetkilerinin dışında sahip olduğu diğer yetkilerden bahsetmiş olup, buna göre acente;

  • Aracılıkta bulunduğu veya müvekkili nam ve hesabına yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto çekmek gibi müvekkilinin menfaatine uygun işlemleri yapabilme ve bu tür işlemleri müvekkili adına kabul etmeye yetkilidir.
  • Yine aracılıkta bulunduğu veya müvekkili hesabına yaptığı sözleşmelerle ilgili bir uyuşmazlık meydana geldiğinde bu uyuşmazlık için müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine de bu sebeplerden kaynaklı dava açılabilmektedir.

Görüldüğü üzere acente, yürüttüğü faaliyetle ilgili hukuki süreçlerde de müvekkilini temsil etmektedir.

  • Müvekkil olarak acenteye kendi ad ve hesabınıza sözleşme yapabilmesi için yetki vermemenize rağmen sizin adınıza sözleşme yapmışsa veya verdiğiniz yetkinin sınırlarını aşarak sözleşme gerçekleştirmişse ne yapmalısınız? 

Bu sorunun cevabı TTK md. 108’de yer almakta olup, ilgili hüküm uyarınca yapabileceğiniz 2 farklı uygulama var. İlk olarak bu durumu haber alır almaz yapılan sözleşme için acentenize icazet verebilirsiniz ve geçerli bir sözleşme meydana gelmiş olur. İkincil olarak ise icazet vermezsiniz ve yapılan sözleşmeyle bağlı olmaksızın sadece acentenizi sorumluluk altına sokabilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top