Geçerli Bir Vasiyetname Düzenlenebilmesi İçin Vasiyetçide Bulunması Gereken Ayırt Etme Gücü

En son şu tarihte güncellendi: 17 Ekim 2023

Öncelikle başlığın biraz karışık olduğunun farkındayım. Lakin nasıl bir başlıkla yazıyı izah edebilirim tam olarak emin olamadım. Durumu biraz daha açarsam; hukuken geçerli (vasiyetnamenizin dava yoluyla iptal edilmemesinden bahsediyorum) bir vasiyetname yapılabilmesi için, vasiyetçinin/vasiyette bulunanın ayırt etme gücünün bulunması şarttır.  Eğer vasiyet bırakan kişi ayırt etme gücüne sahip değilse, Türk Medeni Kanunu’muzun 557. maddesi uyarınca vasiyetin iptalini talep etmeniz mümkün olacaktır. İşbu sebeple yazımızda ; vasiyet bırakan kişide bulunması gereken ayırt etme gücünün ne olduğundan, ayırt etme gücünün yokluğu sebebiyle vasiyetin iptali davası açılabileceğinden, açılan davada vasiyetçinin ayırt etme gücünün varlığını veyahut yokluğunu hangi delillerle ispat edebileceğinizden bahsedeceğim.

Vasiyetname Düzenlenebilmesi İçin Vasiyetçide Bulunması Gereken Ayırt Etme Gücü 

Bu başlığımızda kısaca vasiyetname düzenlenebilmesi için gerekli olan ehliyetten bahsedelim. Vasiyetname düzenlenme ehliyeti Türk Medeni Kanunu’muzun 502. maddesinde düzlenmiştir. İlgili hükümde;

TMK md. 502:‘Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve 15 yaşını doldurmuş olmak gerekir.’’

Yukarıda yer alan hükümden de görüldüğü üzere vasiyet düzenleyebilmek için; vasiyet bırakanın/vasiyetçinin 15 yaşını doldurmuş olması ve ayırt etme gücüne sahip olması gerekmektedir. Eğer bahsetmiş olduğumuz 2 şartın bulunmadığı bir vasiyetname mevcut ise; TMK md. 557 uyarınca vasiyetin iptali için iptal davası açabilmeniz mümkün olacaktır. 

TMK md. 557: ’Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir:

1-Tasarruf mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmışsa,

2-Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucu yapılmışsa,

3-Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise,

4-Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.

Görüldüğü üzere vasiyette bulunan kişi vasiyetname düzenlediği sırada eğer ayırt etme gücüne sahip değilse, ölüme bağlı tasarrufun/vasiyetin iptali davası açarak vasiyetnameyi iptal ettirmeniz mümkündür.

Ayırt Etme Gücü Kavramından Ne Anlamalıyız?

Ayırt etme gücü kavramının ne anlama geldiği , Türk Medeni Kanunu’muzun 13. maddesinde ifade edilmiştir. Söz konusu hüküm uyarınca;

TMK md.13: ’Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteceğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.’’

Hükmü ters bir şekilde yorumlarsak bir birey eğer yaşının küçük olması, akıl hastası olması, akıl zayıflığına sahip olması veya bunlara benzer bir sebep yüzünden akla uygun bir şekilde davranma yeteneğinden yoksun ise, o kişinin ayırt etme gücüne sahip olmadığı kabul edilmektedir. Yine hükümden görüldüğü üzere bir kişinin tek başına akla uygun bir biçimde davranma yeteneğinden yoksun olması yeterli kabul edilmemekte, kanunda sayılan (yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı) sebeplerden veya buna benzer sebepler yüzünden bu yoksunluk halinin doğmuş olması gerekmektedir. İşbu sebeple eğer vasiyetnamede bulunan kişi eğer akla uygun davranma yeteneğinden yoksun ise o kişinin bu yoksunluk halinin yaşının küçük olması, akıl hastası olması, akıl zayıflığına sahip olması veya bunlara benzer bir sebep yüzünden meydana gelmiş olması gerekmektedir. 

Uygulamada hastalık, savaş, ölüm tehlikesi gibi olağanüstü durumlarda yapılan vasiyetnameler karşımıza oldukça sık çıkmaktadır. Burada hastalık veya ölüm tehlikesi sebebiyle vasiyetçinin korku, panik, heyecan, sağlıklı karar alamama gibi durumlar yüzünden akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olduğu gibi bir düşünce aklınıza gelebilir. Pratikte böyle bir sonuç ortaya çıksa da, yukarıda da bahsettiğim gibi ayırt etme gücünden yoksunluğun kabulü için akla uygun davranma yeteceğinden yoksunluğunun yanı sıra bu yoksunluğun kanunda sayılan sebeplerden kaynaklanmış olması gerektiğinden, maalesef olağanüstü koşullarda verilen duygusal tepkiler, vasiyetname düzenlenebilmesi için şart olan ayırt etme gücünü ortadan kaldırmayacaktır.

Kanun; gördüğünüz üzere ”akla uygun biçimde davranma yeteneği’’ gibi bir olgudan söz etmiştir. Nedir bu akla uygun biçimde davranma? Eğer kişi davranışlarının sebep ve sonuçlarını kavrayabiliyor, bu bilince uygun bir şekilde hareket edebiliyorsa, akla uygun biçimde davranma yeteceğine sahip olduğunu ifade edebiliriz. Yani eğer davranışlarınızın sebep ve sonuçlarını kavrayamıyorsanız, akla uygun biçimde davranma yeteneğine haiz olmadığınızı ifade edelim. 

Vasiyetname düzenleme açısından durumu değerlendirirsek; vasiyetçinin vasiyet düzenlemeye dair davranışının sebep ve sonuçlarını anlaması, gerekli bilince sahip olması ve kendi iradesine uygun hareket etmesi şarttır. Bu durumu somutlaştırırsak; vasiyetçinin malvarlığının tamamını ve miktarını bilmesi, tüm mirasçılarından haberdar olması ve o kişilerle ilişkilerini algılayabilmesi , vasiyetnamenin amacı ve vasiyetname düzenlediği takdirde ortaya çıkacak sonuçlar hakkında bir fikrinin olması ve kendi iradesine uygun bir şekilde davranışta bulunması gerekmektedir. İrade kavramı oldukça önemlidir zira  vasiyette bulunan kişi kendi iradesi ile karar veremiyorsa, bir başkasının iradesini sorgulamadan kabul edip onun istekleri doğrultusunda vasiyet yaptıysa veya kendi iradesi başka bir şey içerirken başkasının etkisi ile kararını değiştiriyorsa artık vasiyetçinin ayırt etme gücüne sahip olmadığını ifade edebiliriz. 

Somut olaylarda vasiyetçinin iradesinin kendi iradesi olup olmadığı hususu önemlidir zira genellikle bu noktada ayırt etme gücünün ortadan kalktığını ifade edebiliriz. Eğer vasiyetçi başka insanların fikirleri sebebiyle (fikirlerini dikkate almakla birlikte bağımsız karar vermesinden söz etmiyorum, direkt olarak başkalarının dayatması sebebiyle bu eylemi gerçekleştirmesinden bahsediyorum) kendi iradesiyle bir karar alamadıysa, vasiyetin iptali davası açmanız mümkün olabilecektir. Bu sebeple vasiyetçinin kendi iradesi başka bir yönde olmasına rağmen sırf bazı mirasçılarının beklentileri sebebiyle vasiyet düzenleme cihetine girmişse, ölüme bağlı tasarrufun iptali davası açarak vasiyetnameyi iptal ettirmenizi  tavsiye ederiz.

ÖNEMLİ NOKTA: Vasiyetnameye bakıldığında vasiyetçinin menfaatine aykırı bir düzenleme yapılmış veya vasiyetçiye sağlığında bakan, onunla ilgilenen kişi lehine hiçbir tasarruf yapılmamış onunla ilgilenmeyen kişi lehine bir tasarruf yapılmış olabilir. Burada vicdanen bir adaletsizlik söz konusu olsa da ayırt etme gücünün değerlendirilmesinde maalesef vasiyetçinin mirasçılarına adil davranıp davranmadığı değerlendirilmemektedir. Yine de vasiyetçinin vasiyetname düzenlediği sırada ayırt etme gücüne sahip olmadığına dair büyük bir şüpheniz mevcutsa, söz konusu vasiyetname içeriğinin mantıklı ve adil olmamasını şüphenize emare olarak gösterebilirsiniz.

Vasiyette Bulunanın Kısıtlanması, Yasal Danışman Ya Da Kayyım Atanması Vasiyet Yapma Ehliyetine Engel Midir?

Bu soruya öncelikle hayır cevabını verelim. Yukarıda yer alan kanun hükmünden de gördüğünüz üzere vasiyetçinin vasiyetname düzenleyebilmesi için, ayırt etme gücüne sahip olması ve 15 yaşından büyük olması yeterli kabul edilmektedir. Bu sebeple vasiyetçinin kısıtlanmış olması direkt olarak ayırt etme gücüne sahip olmadığı anlamına gelmediğinden , vasiyetname yapma ehliyeti devam edecektir. 

NOT: Eğer vasiyetçinin kısıtlanma sebebi akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı sebebiyle olmuşsa; yukarıda yer alan ayırt etme gücünün şartları mevcut olmadığından vasiyetin iptali davası açılabilecektir. Ancak bunun aksinin ispatlanması mümkündür (Vasiyetin düzenlendiği anda kişinin ayırt etme gücüne sahip olduğunu ispatlayabilirsiniz)

Yasal danışmanlık veya kayyım hususuna gelirsek; vasiyette bulunan kişiye kayyım veya yasal danışmanlık atanması onun vasiyetname yapma ehliyetine engel olmayacaktır. 

Ayırt Etme Gücünün Bulunup Bulunmadığı, Her Olay Açısından Ayrı Ayrı Değerlendirilmelidir

Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere ayırt etme gücü kavramı, oldukça soyut ve varlığı yahut yokluğu kesin olarak ortaya koyulabilecek türden bir olgu olmadığından; her somut olay açısından durumu ayrı ayrı değerlendirmeniz zaruridir. 

Ayırt etme gücünü değerlendirirken öncelikle kişinin genel olarak ayırt etme gücüne sahip olup olmadığından ziyade, vasiyetname işlemi yapılırken o esnada ayırt etme gücüne sahip olup olmadığına bakılmalıdır. Vasiyetname için önemli olan, vasiyetnamenin düzenlendiği anda vasiyetçinin ayırt etme gücüne sahip olmasıdır. Bu düzenleme anı olarak ifade edilen husus, vasiyetnamenin son anı olan imza anıdır. 

Bir diğer dikkat edilmesi gereken husus vasiyetnamenin karmaşık olup olmamasıdır. Daha açık bir ifade ile vasiyetname düzenleme ehliyeti için aranan ayırt etme gücünün varlığı, vasiyetname basitse daha az, vasiyetname karışıksa daha fazla olmalıdır.

Ayırt Etme Gücünün Varlığı Ya Da Yokluğu Nasıl İspatlanır?

Yazımızın başında bahsettiğim üzere vasiyetçinin ayırt etme gücünün bulunmaması, vasiyetnamenin iptali davasını açabilmenize imkan sağlayacaktır. İşbu sebeple vasiyetçinin ayırt etme gücünün varlığı ya da yokluğunun ispatı, açılan vasiyetnamenin iptali davası için oldukça önem arz etmektedir. 

Öncelikle şunu ifade edelim ki hayatın olağan akışında asıl olan ayırt etme gücünün var olmasıdır. Yani bireylerde ayırt etme gücünün var olduğu bir karinedir ve kişilerin ayırt etme gücüne sahip olduğunu ispatlaması gerekmez. Ayırt etme gücünün yokluğu istisnai bir durum olduğundan , ayırt etme gücünün var olmadığını iddia edenin ispatlaması gerekmektedir. Bu sebeple vasiyetçide yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebepler bulunuyorsa bu durumu iddia edenin ispat etmesi gerekecektir. Bunun yanı sıra sadece bu durumu değil ayrıca vasiyetçinin bu durumlar sebebiyle akla uygun hareket edemediğini de ispatlamanız gerekmektedir. Bu da somut olayda yapılan işleme göre ayrıca değerlendirilmelidir.

Önemle ifade edelim ki vasiyetçinin ilerlemiş yaşı tek başına ayırt etme gücünün bulunmadığını göstermemektedir. Eğer vasiyetçi ilerlemiş yaşı sebebiyle vasiyetnamenin yapıldığı esnada ayırt etme gücünden yoksun ise  bu durumu ileri sürebilirsiniz. İşbu sebeple vasiyetçinin sadece ileri yaşta olması, hastalıkları veya yaşı sebebiyle arada hafıza kaybı yaşaması, ayırt etme gücüne sahip olmadığını tek başına göstermez.

Ayırt etme gücünün yokluğunu ortaya koyarken sizlerden tam bir ispat yapmanız beklenmez. Bu mümkün de değildir zira vasiyette bulunan kişi öldüğünden o kişinin o an ayırt etme gücüne sahip olmadığını tam olarak ispatlamak imkansızdır. İşbu sebeple hukuk sizlerden ayırt etme gücünün yokluğunu ”ağır basan bir ihtimal ” veya ”kuvvetle muhtemel” şekilde ispatlamanızı beklemektedir. 

Bununla birlikte eğer vasiyetçinin genel durumu ayırt etme gücünün yokluğunu direkt olarak ortaya koyuyorsa ispat yükü yerine getirilmiş kabul edilir ve artık burada genel olarak sürekli ayırt etme gücünden yoksun kimsenin vasiyetnamenin düzenlendiği anda ayırt etme gücüne sahip olduğunu iddia eden kişinin bu durumu ispat etmesi gerekecektir. Daha açık bir ifade ile eğer kişinin sürekli olarak ayırt etme gücüne sahip olmadığı ispat edildiyse, artık kişinin ayırt etme gücünün bulunmadığı karinesi kabul edileceğinden, aksini ayırt etme gücünün bulunduğunu iddia eden kişinin ispatlaması gerekmektedir. Burada en önemli nokta şudur ki kişinin ayırt etme gücünün yokluğu kuvvetle muhtemel bir ispat zorunluluğu taşırken, genel olarak ayırt etme gücünden yoksun bir kişinin işlemi yaptığı esnada ayırt etme gücüne sahip olduğunun ispatı daha katıdır.

İspat İçin Kullanabileceğiniz Deliler;

Şunu ifade edelim ki ayırt etme gücünün yokluğunun ispatı herhangi bir şekle bağlı olmadığından tanık dahil her türlü delille durumu ispat edebilirsiniz. Genellikle ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığının tespitinde tanık deliline  oldukça sık başvurulur. Ancak şunu ifade edelim ki tanık ifadelerine temkinli yaklaşılmalıdır zira her akıl hastalığı bariz bir şekilde görülmeyebilir, yanlış yorumlanabilir veya mirasçılar kendi menfaatleri doğrultusunda mirasçının ayırt etme gücüne dair yorumda bulunabilirler. O sebeple somut olaya dair tüm koşullar dikkat edilmeli ve tüm delillerin toplanması, tanıklardan açıklayıcı somut bilgilerin alınması elzemdir. 

Daha somut delillerden bahsederek; vasiyetçinin tıbbi geçmiş kayıtları, doktor raporlarını ispat için kullanabilirsiniz. Genellikle bilirkişi raporları da dava açısından oldukça önemlidir. Ayırt etme gücüne etki eden akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bulunup bulunmadığı durumlarında bilirkişi incelemesi yapılması elzemdir. Bu sayede kişinin vasiyetname yaptığı esnada ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı bilirkişi raporları ile ortaya koyulabilecektir. Ancak bir kimsenin ayırt etme gücünün tespiti hukuki bir olay olduğundan, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hususu bilirkişi tarafından değerlendirilmemekte, bu değerlendirmeyi hakim yapmaktadır. 

Bilirkişi raporunda hangi hususlar değerlendirilecektir bunlardan kısaca söz edersek; vasiyetçinin hastalığı, hastalığının durumu, beyin fonksiyonlarının hastalık karşısında nasıl ve ne şekilde etkilendiği, ilaç kullanıp kullanmadığı, ilaç kullanımının herhangi bir yan etkisinin bulunup bulunmadığı hususlarını içerebileceği gibi tanık beyanlarının da içeriği değerlendirilebilecektir.

Noter beyanı delil olarak ileri sürülebilir mi sorusunu yanıtlarsak; bilindiği üzere resmi vasiyetname düzenlenmesinde noterler sürece dahildir. Bu sebeple ayırt etme gücünün varlığının tespiti açısında noterin beyanı da önem arz edebilecektir. Hem noter hem de tanıklar resmi vasiyetname yapılırken vasiyetçinin o anki  ayırt etme gücüne sahip olup olmadığını gözlemleyebildiğinden, noterin ve o anki tanıkların beyanlarına da başvurabilirsiniz. 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top