Uzman Çavuş Sözleşmem Haksız Feshedildi Ne Yapmalıyım Diyenlere

En son şu tarihte güncellendi: 1 Kasım 2020

[expander_maker id=”2″ more=”Geyik Kısmı Okumak İçin Tıklayın” less=”Daha Az Göster”]

Merhaba arkadaşlar; hani size ‘adalet‘ olgsunun öneminden bahseden ilkokul hocanız, babanız, anneniz var ya; işte onlar  çok iyi kalpli ama maalsef bir o kadar da saf insanlar. Bu dünyada adalet falan yok.  Bizi kandırdılar. Hepimizi kandırdılar…

Bu dünyada sadece “güç savaşları” vardır. Güçlü olursan haklısındır ve kazanırsın. Güç demek ise aynı para, altın, elmas gibi biz insanların biçtiği bir değer demektir. Bu üstün bir değere sahipsen sen de güçlüsündür!

Eğer ki “korunması gereken bir değer” piyasada yeterince talep görüyorsa o takdirde bu değer artık güçlüdür ve birçok yerde haklı olacaktır. O hak uğruna kanunlar, yönetmelikler, tüzükler çıkacaktır…

Mesele bu kadar basittir esasında. Nereye giderseniz gidin aynı basit mantık kuralının işlediğini göreceksiniz. Mevzu bahis uzman çavuş  ilişik kesilmesi  olduğunda, çocuk hakkı olduğunda, işçi hakkı olduğunda ya da kadın hakkı olduğunda değişen hiçbir şey olmayacaktır.

O sebeple ben mesela “zayıfların ve ezilmişlerin yanındayım” diyen sözde adalet savaşçılarını ve kollektivist grupları hiçbir zaman samimi bulamadım, çok uğraştım ama yok yapmadım bunu… Çünkü onlar esasında farkında değiller ama tam olarak güçlünün yanında oldular. Çünkü esasında “bir çocuğun yaşama hakkı” veyahut bir “uzman çavuşun çalışma hakkı” her ne kadar ‘zayıf ve aciz şeyler‘ gibi gözükseler de bütünsel yaklaştığımız zaman sistemin işlemesi ve sürdürülebilirliği için; kamu düzeninin devamlılığı için ya da kamu güvenliği için çok ama çok üstün değerlerlere ve güce sahiptirler.

Böylesine değerli ve önemli  haklar; ancak ve ancak “korunması gereken üstün bir değer ile var olabilirler“. Bu da beraberinde otomatikman güçlü olmayı sağlıyor

Eğer senin hakkın sistem için ‘kutsal serbest piyasa için’ ‘yeterince önemli oranda bir değer arz etmiyor ise‘ o takdirde senin hakkının korunmasına falan gerek yoktur… Böylesi durumlarda sözde adalet savaşçıları ve ezilmişlerin kadim savunucusu diye prim kasan ve şov yapan “21. yüzyıl sosyal medya aydınları” hiçbir zaman sizin adınızı dahi anmayacaktır. Bir köşede sessiz sedasız açlıktan gebermenizi bekleyecektirler. Size yoldan geçerken gördüklerinde bok böceği görmüş teletabi gibi bakacaklardır…

***

Siz hiç ‘yaşasın lağım faresinin yeme-içme hakkı‘ diye pankart asan bir hayvansever gördünüz mü?

Göremezsiniz tabi, çünkü lağım fareleri kanalizasyon borularında gezerler. Dandik, lanet hayvanlardır. İnsan dışkısı, vücut artıkları ve bilimum diğer mide bulandırıcı şeylerle beslenirler. Bununla da yetinmeyip direkt olarak onların içinde yaşarlar. Yine bununla da yetinmezler arada sırada kanalizasyonlardan evlere çıkıp insanların yiyeceklerine göz dikerler ve insan evlerine küçük dışkılar bırakırlar. İnsanlar için hiç ama hiç sevimli değillerdir… Hatta şahsım da dahil birçokları tarafından son derece tiksinç bulunurlar. İnsanlar tarafından yeterince ilgi, sevgi ve merhamet görmezler.

Oysa ki en az bir kedi kadar zekidirler, köpek kadar da duygusaldırlar… Yine bu hayvanlar veba hariç hiçbir ciddi hastalığın taşıyıcısı da değillerdir. (günümüzde veba hiç yaygın bir hastalık değildir ve tedavisi bulunmuştur). Alelade, ortalama bir sokak hayvanından hijyen açısından daha kötü durumda da değillerdir.  [efn_note] Üstelik farelerin zekalarının çok üstün olduğuna dair yapılmış yüzlerce akademik çalışma vardır.[/efn_note] Diğer haşereleri yok etme konusunda üstlerine yoktur.

Bu canlıların serbest piyasada neredeyse hiçbir değerleri yoktur… Çünkü insanlara şirin gözükmek için numaralar, entrikalar, türlü türlü yavşaklıklar yapmazlar. Esasında çok delikanlı hayvanlardır lağım fareleri.  Tüm bu yukarıda anılan gerekçelerden ötürü havyanseverler dahil herkes onları öldürmek ister. Hem de özel yapıştırıcılarla can çekmesine, işkence görmesine müsade ederek yavaş yavaş ölmelerini isterler… Öyle ki tüm eczanelerde fare öldürme aparatları, ilaçları hazır bulunmak zorundadır. Buna yönelik hazırlık yapmamak ve gereken müdaheleleri yerine getirmeyip öldürmemek kabahattir, bunları öldürmeyen Belediyeler görevlerini yapmış sayılmazlar.

Ancak mevzu bahis bir lağım faresi değil de sincap ya da fare yiyen kediler olduğunda işin rengi değişecektir. Değişmesi de gerekiyor.

Şüphesiz ‘farelerin yeme içme hakkı‘ korunması gereken bir değer ihitva etmiyor. Yine hiç şüphe yok ki bir ‘kedinin yaşam hakkı’ ve mesela ‘bir uzman çavuşun güvenlik soruşturmasının keyfi değil de objektif kıstaslara göre yapılması hakkı’ daha değerlidir.

Biz insanlar buyuz işte…

Keyfimiz nasıl isterse öyle davranırız. Keyfimiz neyi korumak isterse onu korur ve değerli kılarız. Yarattığımız düzenlerde ‘kainat için‘ çok önem arz eden ‘ulvi ve kutsal nedenleryok. Sadece biz önemliyiz, evren ve diğer canlılar, cansız varlıklar korunmaya değmez.

Hayvanseverlere yönelik eleştiri falan yapmıyorum. Ya da kalkıp da burada Allah’ın belası lağım faresinin avukatlığını falan üstlenmeyeceğim. Nihai olarak anlatmaya çalıştığım şey başka… Sonuç olarak demek istediğim: “Uzman çavuş hukukumuz, ahlaki değer yargılarımız, kanunlarımız ve tüm kurallarımız biz insanların ‘kollektif keyfine’ ve ‘düzenin sürdürülebilirliğine’ hizmet etmektedirler; eğer ki  bir kanunda bu iki büyük gerekçe kaybolur ise ortada kanun manun kalmaz.”

Bu yukarıdaki çirkin fare örneğini niye verdim biliyor musunuz? Bana her gün onlarca varoluşsal sorular geliyor.Neden haksızlığa uğradım” diye soruyorlar. Nedeni çok basit arkadaşlar: “serbest piyasada sizin bireysel bazda çalışma hakkınız maalesef ki herkes için korunması gerekecek kadar üstün bir değer olarak görülmüyor. Çünkü piyasada sizlerden sayıca çok fazla var. Uzman çavuş olmak isteyen çok fazla insan var.  Bundan dolayı da halk sizin bireysel hakkınızı yeterince umursamıyor.”

[/expander_maker]

 

Uzman çavuş fesih nedenleri

Daha fazla uzatmadan konuya gireyim. Uzman çavuş sözleşmesi fesh edilen kişi bunun neden olduğunu öğrenmek için evvela Uzman Çavuş Kanunu’nun 12. maddesine bakmalıdır. Forum sitelerine, avukat simsarlığı yapan derneklere değil…

Gelin beraber bakalım o maddeye; her bir cümlesini beraber yorumlayalım ne diyormuş…

Ne diyor Uzman Erbaş Kanunu 12. Maddesi:

Sözleşmenin imzalanmasından sonra ilk beş aylık intibak dönemi içerisinde göreve inti- bak edemeyenler ile ayrılmak isteyenlerin sözleşmeleri feshedilerek, Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir. Peşin olarak ödenen aylık ve aylık ile birlikte ödenen diğer tüm özlük haklarının çalışılmayan günlere ait kısmı geri alınır.

Şair burada diyor ki “eğer sizi kanunda yazan haklı sebeplerden ötürü şutlarlarsa verdikleri paraları çatır çatır geri alma hakkı doğar.”

Görevde başarısız olanlarla, atandıkları kadro görev yerleri ile ilgili olarak üç ay ve daha uzun süreli bir kurs veya eğitime gönderilenlerden kurs veya eğitimde başarısız olan veya kendilerinden istifade edilemeyeceği anlaşılan uzman erbaşların, barışta sözleşme sürelerine bakılmaksızın Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir. Bunlar, yedekte er kaynağına alınırlar.

Eğer işe yaramaz iseniz yine sizi şutlama hakları olduğundan bahsediyor burada yüce kanun koyucu. Bu ne saçma bir maddedir birader!  Adamlar istedikleri gibi kafalarına göre adam atabiliyor resmen. Olacak iş değil gerçekten, tam bir saçmalık. Kanun maddesi böyle muğlak, soyut ve genel olmamalı. Şu yukarıdaki kanun maddesi cümlelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından derhal iptali gerekmektedir…

Görevde başarısız olma, intibak edememe ve kendilerinden istifade edilememe hâlleri ve bunlara yapılacak işlemler, çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir.

Burada yorumlanacak bir şey yok her şey gayet açık ve net.  Mevzuyla ilgili daha kapsamlı ve ayrıntılı bilgiyi kanunlar hiyerarşisinde daha altta ve aşağıda olan yönetmelikler ile düzenleyeceğini söylüyor kanun koyucu. Kim bu kanun koyucu?

Ayrıca;
a) Almış oldukları sicile göre kademe ilerlemesi yapamayanların,
b) (Değişik birinci cümle: 22/1/2015 – 6586/78 md.) Verilen ceza, ertelense, seçenek

yaptırımlara çevrilse, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilse veya affa uğrasa dahi;

1) Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar ile basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, iftira, rüş- vet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, yalan yere tanıklık, yalan yere yemin, cürüm tasniî, ırza geçmek, sarkıntılık, kız, kadın veya erkek kaçırmak, fuhşiyata tahrik, gayri tabiî mukarenet, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar ile istimal ve istihlâk kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat, isyan suçlarından dolayı mahkûm olanların,

Bazı suçlar vardır ki bunları işleyenler cidden iflah olmuyor. Kuran yırtan kızın maymuna dönmesi misai bu suçları işleyenlerin iki yakası bir araya gelmiyor. İşte bu yukarıda yazan suçlar da onlardan bazıları. Bulaşmayın bunlara arkadaşlar. Hem ayrıca fesat nedir Allah aşkına. Nasıl yazdılarsa artık kanunu element uydurmuşlar. Nereye fesat karıştırıyor acaba ihaleye mi desek hemen 2 cümle yukarıda ihale kelimesi geçiyor. Bence “ortalığa durduk yere  fesat karıştırmamak, pislik yapmamak” anlamında bunu kullanmışlar. Fesat adam istemiyorum, adam gibiysen gel birader diyip masaya yumruğunu vuruyor kanun koyucu 🙂

Yine unutmamak gerek ki; askerî Ceza Kanununun 148 inci maddesinde yazılı suçlardan mahkûm olanların  Askeri ceza kanunu’nda yazan suçları işlerseniz aklınızı alırlar arkadaşlar. Askerde emanet verilen tüfeği kaybetmekten farksız burada yazan suçları işlemek. Perişan ederler!

c) Taksirli suçlar hariç olmak üzere diğer suçlardan adlî veya askerî mahkemeler tarafından otuz günden daha fazla süreli hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkûm olanların,

Ben anlamıyorum arkadaş. Bir insan 30 günden daha uzun süreli suç işledi diye onu askere. almamak nedir.  Yanlış anlamayın sizleri suça özendirmiyorum ama insnanın başına her şey gelir bu dünyada.  İlla HAGB mi verilmesi gerekiyor. TCK 51 bağlamında bir erteleme alan adamın hayatı kaymak zorunda mı?

ç) Taksirli suçlar nedeniyle altı ay veya daha fazla süre ile hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olanların,

d) (Değişik: 31/1/2013-6413/45 md.) Son olarak verilen de dahil olmak üzere, kararın kesinleştiği tarihten itibaren geriye doğru son bir yıl içinde toplamda otuz gün ve daha fazla oda hapsi veya hizmet yerini terk etmeme cezasına mahkûm olanların veya en son aldığı disiplin cezasından geriye doğru son bir yıl içinde en az iki disiplin amirinden toplam sekiz defa veya daha fazla disiplin cezası alanların,

e) Yabancı uyruklu kişilerle evlenenlerden; bu evlilikleri, ilgili yönetmelikte belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından uygun görülmeyenlerin,

f) Çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin veya Türk vatandaşlığından çıkartılanların,

Sözleşmeleri feshedilmek suretiyle Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişikleri kesilir. Her ne sebeple olursa olsun, sözleşmesi feshedilerek Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilen uzman erbaşlar, tekrar Türk Silâhlı Kuvvetlerine alınmazlar.

Bu maddeyi yazan adam kimse gerçek bir kral, reis, başkan… Restini çekmiş ve demiş ki “bir kere hayatıdan çıkardığımı bir daha da sittin sene almam” 🙂 Tam reyis… Şakası bir yana uzman çavuşluktan ilişiği kesilen adamın bir daha da alınamaması çok ama çok saçma. Çünkü ilişik kesilmesine neden olan olgu, vakıa sonradan ortadan kalkabilir. Bu durumda kişinin hala uzman çavuşluk görevine girememesi çok saçma olacaktır. 

—-En sık karşılaşılan sözleşme fesih nedenleri arasında uzman çavuş güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi bulunmaktadır. Bu durumda ne yapacağınızı linkten öğrenebilirsiniz.—

Fesih Evrakının Muhafazası

Uzman çavuşluk görevinizin son bulduğuna dair olan ilişik kesme yazısını, tebligatını saklamalısınız. Bu evrak dava süresi yönünden büyük önem arz edecektir. Dava açma sürsi olan 2 aylık süreç, bu evrak size usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği andan itibaren başlayacaktır. O sebeple annenizin bu evrakı süpürmesine çöp zannedip atmasına engel olmalsınız.

bu evrakı tebliğ aldığınız anda üzerine tarih yazmalısınız. Sonradan tebliğ tarihi unutulabiliyor. Gerçi evrak iade taahhütlü geldiyse ptt görevlisinin tutmuş olduğu zabıtta bu tarih yazıyor. Hatta ptt bilişim veritabınında bile bu tarih yazıyor ama olsun siz yine de işinizi şansa veya başkalarının insiyatifine bırakmayın.

Haksız Fesih Davası Açılması

Bir idari dava açmak için gereken en önemli şey para değildir, “sebeptir“. Eğer makul ve kabul edilebilir bir sebebiniz var ise ve açık hukuka aykırılık söz konusu ise iptal davanızı açabilirsiniz. Paranız olmasa bile bu davayı açmak mümkün. Gider adli yardım talepli dava açarsınız ve talebiniz kabul edilirse dava harç ve masrafları bile ödemezsiniz. O sebeple hak aramayı illa zengin işi zannetmeyin. Evet zenginlerin haklarını daha iyi aradıkları doğrudur. Nitekim henüz; “bilinçli ve hür insanlar için”  bu hak arama kapısı kapanmış falan değildir.

Dava açmak için evvela elimizde bir dava dilekeçesi olmalı. Öyle internetten beleşe bulduğunuz 2-3 sayfalık dilekçeler ile dava açmaya kalkmayın davanız reddedilir. Bakın ben hakim olsam ve karşıma; avukat bile tutmadan 2-3 sayfalık matbu bir intetnet dilkeçesi ile çıkan adamın davasını açık hukuka aykırılık yok ise umursamam. Niye umursayım, bananene. Allahını severseniz üşenip de bir dilekçe yazmayan veya 3-5 kuruşuna kıyıp da bir dilkeçe yazdıramayan, avukat bile tutmayan adam için ben niye elimi taşın altına koyayım. Ne diye koca devleti karşıma alayım?

Uzman Çavuş haksız fesih dava dilekçenizde bulunması gereken önemli ayrıntılar şunlar:

  • Fesih ihbarnamesinde gerekçe olarak gösterilen şeyi düzgünce yazın. Aksi halde mahkeme nereye odaklanacağını, nasıl müzekkere yazacağını şaşırabilir.
  • Kişisel bilgileriniz tam ve eksiksiz olmalıdır. Özellikle de Tc kimlik, isim-soy isim ve adres bilgileri.
  • Tarih ve imza atmayı unutmayın (bildiğinizin farkındayım ama ben yine de yazayım. Şu basit ayrıntı bile o kadar çok unutuluyor ki tahmin bile edemezsiniz)
  • Talep konusu ile dava konusu aynı olsun. Bunu her defasında yazıyorum ama olsun tekrardan yazmaktan zarar gelmez. Bazı değerli idare hakimlerimiz sırf şundan dolayı dilekçeyi reddedebiliyor.
  • Ekleri düzgünce dilekçeye yedirin. Yani okyucu hangi noktada eke göz atması gerektiğini bilsin.
  • Mümkünse internetten bir dilekçe formatı edinin ve oradaki üslubu taklit edin.
  • Haksız fesih davası açtığınız için sözleşmenizin bir örneğini muhakkak dilekçenize ekleyin. Hakimler bunu görmek isteyecektir.

Bu noktada idari işlemin iptali ile ilgili şu makalemize göz atmanızı öneririz. Belki buradan da bir şeyler öğrenebilirsiniz.

Uzman çavuş haksız fesih davasının takibi

Cevaba cevap, yürüme durdurma, ek beyan ve istinaf  aşamalarının her biri düzgünce takip edilmeli ve en ince hukuki ayrıntılar dahi titizlikle ele alınıp incelendikten sonra buna göre savunma dilekçeleri yazılmalıdır. Arkadaşlar nasıl ki doktorsuz amelliyat olmaz ise avukatsız da savunma falan olmaz. Gidin bir yerlerden borç para alın avukat tutun. Hem tek başınza koca devlet ile Milli Savunma Bakanlığı veya Jandarma Genel Komutanlığı’nın kıdemli avukatları ile nasıl baş edeceksiniz. Adamın aklını alırlar.

Bu aşamada buradan sizlere detaylı hukuki tavsiyeler veremeyeceğim. Çünkü buradan o kadar detay vermek mümkün değil. Ancak eğer idari işlemin iptali aşamalarını merak ediyorsanız Ankara Üniversitesi’nin şu linkinden akademik bilgiye erişebilirsiniz:  http://www.hukukiyardim.gov.tr/myd_brosurler/idaridavalarinacilmasi.pdf  Bu kaynakta çok güzel bir broşür buldum. Onu aynen buraya aktarıyorum:

Güvenlik Soruşturması Olumsuz Gelenlerle İlgili Emsal Kararlar Ve Dokümanlar

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top