Adalet Bakanlığı güvenlik soruşturması red gelirse

En son şu tarihte güncellendi: 2 Ekim 2019

Şahsen idare nezdinde personel alımı sırasında en çok incelenmesi ve titizlikte araştırılması gereken personelin Adalet Bakanlığı çalışanları olduğu kanaatindeyim. Zira yasama-yürütme ve yargı erklerinden birisi olan yargı mensupları toplumsal düzenin tesisi ve refahın sağlanması yönünden hayati önem teşkil etmektedir.

Yani idarenin olmazsa olmazlarından olan yargı; tarafsız, bağımsız, ideolojik saplantıları olmayan, belirli bir toplumsal uyumu hasbelkader sağlamış olan iyi niyetli, ahlaklı insanlar tarafından sağlanmalıdır.

Yukarıdaki cümle ne kadar masum, hoş, tozpembe gözüküyor değil mi sevgili okur? Lakin böyle masum, iyi gözüken şeyler bazenleri arka planında çok canların yanmasına, hukuksuzlukların doğmasına, çatışmaların oluşmasına yol açabilmektedir. Şimdi sana toplumun ortalama linçsever insanı gözüyle değil de hukukçu gözüyle olaya bakmanı sağlayacağım. Sıkı dur!

Soruyorum sana “uyumlu olmak, iyi olmak, ahlaklı olmak, güvenli olmak” nedir?

Örneğin bana göre evli olmadan aynı evde yaşayıp cinsel ilişkide bulunmak büyük namussuzluk ve günah sayılabilir iken bir başkasına tarafından ise bu durum toplumsal dinamizmin daha sağlıklı işlemesi için ve insanların suça meyilli davranışlar sergilemek yerine sevgi ile yaşayıp daha pozitif olmasına yarayıp, ortalıkta patlamaya hazır bomba gibi gezmesine mani olduğundan cihetle gayet ahlaklı ve de sevap olarak addedilebilir.

Yani diyeceğim o ki ahlakın ölçülemezliği, kağıda dökülemezliği, muğlaklığı, belirsizliği; keyfiyete, zorbalığa, baskın kültürün “öteki” diye addedilen kültürü ezmesine yol açacaktır. Bu da Anayasa’daki eşitlik, din ve vicdan hürriyeti ilkelerine aykırı olduğu gibi toplumu 21. yüzyılın refah, aydınlık, demokratik toplumları arasında olmaktan, Cumhuriyetin temel niteliklerine uygun olmaktan, Atatürk’ün ilke ve inkilaplarına uygun olmaktan alıkoyacaktır. Böylesi bir toplum gerek maddi gerekse manevi ve kültürel zenginlikten yoksun kalacaktır. Mesela şöyle düşünün neden Araplar milyonlarca dolarlarını alıp da Türkiye’ye yatırım yapıyorlar? Kendi ülkelerinde konut mu kalmadı? Cevap basit “hukuk düzeni bizim ülkemizde onların ülkelerine göre daha gelişkin olduğundan” yatırım yapıyorlar. En azından bir kralın ağzından çıkacak iki kelam ile tüm servetlerine yargı yolu kapanmak suretiyle el konulması ihtimalinin kendi ülkeleri ile kıyasla daha düşük olduğundan yatırım yapıyorlar. Konuyu çok dağıttık, dönelim bizim mevzuya….

Eğer ki Adalet Bakanlığında personel olarak çalışmak üzere yıllar süren hukuk eğitimlerinizi tamamlamış, KPSS, YDS, Hakimlik-Savcılık gibi sınavları geçmiş ve kuruma müracaat edip güvenlik soruşturması formunu doldurmuş iseniz bu aşamada güvenlik soruşturmasına takılmadan geçebilmek ile ilgili şu makalemiz size faydalı olacaktır. Bu aşamada size diyeceğim o ki; sakın ola kimselere boyun eğmeyin, aileniz ve aile dostlarınız dışında kimseden konaklama, yeme-içme, burs, kitap desteği almamaya çalışın, bunların dışındakilerinin düzenlediği toplantı, gösteri ve yürüyüşlere karşı da dikkatli olun. Üstelik tüm bunları geçici olarak değil hayat boyu yapın. Yani prensibiniz olsun. Bu hayatta bedava peynir sadece fare kapanında olur. Sevgiliniz, eşiniz, dostunuz ve aileniz dışında kimseden gelen bedava peynirleri kabul etmeyin.

Bakın arkadaşlar burası Türkiye; yani Ortadoğu denilen daimi savaş meydanınının tam kuzeyi. Burada terör eksik olmaz. Tüm dünyanın ve bilhassa teröristlerin özellikle nefret ettiği Amerika bile bizden daha güvende. Zira adamlar okyanus ötesinde, havalimanından girerken de donunun rengine kadar herşeyi kaydedip alıyorlar, denizden kaçak girmeyi bırak yaklaşamazsın bile (15. yüzyılda değiliz ki Kristof Kolomb gibi gemiyle direkt dalalım ehehe). Lakin Türkiye öyle değil, burada sahiden teröristler cirit atıyor. Güneydeki sınırlarımızdan, denizlerden çok daha rahat şekilde girebiliyorlar. Engel olmaya çalışsak da bu Ortadoğu cehenneminin kapısı olmak kolay değil, yani bir yere kadar mani olabiliyoruz bu teröristlere.

Sonuç olarak iş bu yukarıdaki sebeplerden ötürü maalesef idare; güvenlik soruşturması gibi hukuki zemini çok sağlam olmayan hatta hiç sağlam olmayan müesseseyi aktif hale getirmek durumunda kalıyor. Yani bir hukuksuzluk diğer tarafta başkaca hukuksuzluğu doğuruyor. Yansıması böyle oluyor…

Onun için bu güvenlik soruşturması meselesinden ötürü olurda canınız yanarsa devletinizden ziyade “güneydeki kan döken zalimlere” ve “kökleri batılı istihbarat şebekelerinde olan cehennem zebanilerine” kızınız… Burası maalesef kuzey İskandina’daki nüfusu 10 milyonu geçmeyen, buz gibi topraklardaki Norveç veya İsveç değil. Hukuk burada bu kadar iyimser uygulanabiliyor. İster istemez güvenlik sağlayacağım derken bazı insan haklarından feragat etmek durumunda kalıyoruz.

Şunu asla unutmayın kısa vadede sağlanmaya çalışılan güvenlik beraberinde özgürlükleri kısıtlamayı gerektirir. Mesela “yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunu” düşünün. Buralar sahiden de çok güvenli yerler. Yemeğinizi bile en az 2 tane ızbandut gibi gardiyanlar getirir. Etrafı kocaman elektrikli, dikenle tellerle, uzun surlarla, silahlı korumalarla çevrilirdir, zemini yer altından ulaşılmayı engellesin diye özel çelik destekli beton ile kaplıdır. Kapıları 10 cm kalınlığında saf çeliktendir. Sahiden de yeryüzünde buralardan daha güvenli yerler yoktur. Ancak malumunuz üzere özgürlüğünüzün de en asgari olacağı yerler de buralardır. Güvenlikte çok ısrar ederseniz, saplantı haline getirirseniz bunun gibi korunaklı ve güvenli hapishaneler yaratırsınız kendinize.

Lakin güvende olmak için tek yolumuz bu yukarıda bahsettiğim esaret hayatı değil!! Özgürlüklerin ve hukukun, insan haklarının toplumun ezici çoğunluğu tarafından benimsendiği, içselleştirildiği, bağımsızlığın hayat felsefesi haline geldiği ve dışarıya değil de kendi hukukuna, insanlarına güvenen topluluklar da son derece güvendededir. Güvenliği kendi dışarıdan değil de kendi içinden garantiye almış ve sağlamış bir topluluğa kimse “gel benim esirim ol” diyemez. Kimse “gel bana köle ol” diyemez. Zira bu kimseler esir olacağına ölmeyi tercih edebilecek kuvai-milliye ruhunu bünyesinde taşıyan insanlardır. O sebeple Arap teröristler ya da batılı şer odakları böyle toplumlara bulaşamaz, esir yapma listelerinde son sıraya alır böyle toplumları.

Biraz evvel yukarıda bahsettiğim güvenli hapishanelerden daha güvendedir böylesi hukukun üstünlüğünü hasbelkader sağlamış ve bağımsızlık ruhunu sonuna kadar damarlarında taşıyan; en azından bunları asgari düzeyde başarabilmiş topluluklar… Ancak bu da ne yazık ki kısa vadede olacak iş değil, on yıllar belki de yüzyıllar gerekir böylesi sağlam ve cidden kendine güvenen, üstün toplumların oluşması. Üzülerek yazıyorum ki; Türk toplumu ne yazık ki kurtuluş savaşını sürdürdüğü o dönemlerden gerek karakter, gerek ruh, gerekse ahlaki yönden çok  daha gerilerdedir. 

Sevgili okur bu makaleyi okuyor isen; senin başın belada, kafan dolu ve üzgünsün biliyorum. Bu yukarıdakileri de eğer ki güvenlik soruşturmasından haksız yere elendiysen üzülme diye yazdım, başını bu yüzden ağrıttım. Ortada bir haksızlık var ise yanlış kişileri veya en önemlisi kendini suçlayıp psikolojik yönden daha fazla üzülme diye yazdım bu yazıyı. Olaya değişik ve daha geniş açılardan bakıp kendini kahretme diye bunlardan bahsettim.

Şimdi bir örnek Danıştay Kararı üzerinden hukuki değerlendirmede bulunmak istiyorum. Dersi yarım saat sohbetle kaynatıp son 10 dakika anlatılması gerekenleri hızlıca anlatan öğretmen gibi oldum ehehehe 🙂



2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, bu sürelerin, idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hükme bağlanmış, 10. maddesinde ise; “1. İlgililer, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilirler. 2. (Değişik bent: 10/06/1994 – 4001/5 md.) Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.” hükmüne yer verilmiştir.


2577 sayılı Kanun’un 7. maddesi, idari yargı mercilerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin kural olarak altmış gün olduğunu hükme bağlamaktadır. İptal davasına konu edilebilecek idari işlem, ilgilinin idareye başvurusu üzerine tesis edilebileceği gibi idarece kendiliğinden de (re’sen) tesis edilebilir. 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesi açısından burada vurgulanması gereken husus, idari davaya konu edilebilecek nitelikteki bir idari işlemin yöntemine uygun olarak ilgilisine tebliğ edilmiş olmasına bağlı tutulduğudur. Ayrıca, bir idari işleme “muttali” olmak kimi zaman dava açma süresine başlangıç olarak kabul edilebilirse de bunun için ilgilinin bilgisi dahiline girmiş bir işlemin varlığı gerekmektedir.


Dava dosyasının incelenmesinden; Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nca 2009 yılında yapılan Dış Kaynaktan Muvazzaf Astsubay Alımı Sınavına katılan ve sınav sonucunda başarılı olan davacı hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda, durumunun muvazzaf astsubay olmaya uygun olmaması nedeniyle atamasının yapılmadığının 26.2.2010 tarihli işlemle davacıya bildirildiği, davacı tarafından dava dilekçesi içeriğinde, bu işlemin kendisine hangi tarihte tebliğ edildiği hususu belirtilmemekle birlikte, davacının 3.1.2011 tarihinde idare kayıtlarına giren dilekçesi ile, muvazzaf astsubaylık için aranan tüm şartları taşıdığı halde atamasının yapılmamış olmasının hukuka aykırı olduğundan bahisle, söz konusu işlemlerin geri alınarak atamasının yapılmasının sağlanmasını istediği, ancak bu başvurusuna kesin bir yanıt verilmemesi üzerine 11.4.2011 tarihinde bu davayı açtığı, İdare Mahkemesince 11.5.2011, 21.9.2011 ve 23.11.2011 tarihli ara kararları ile, davacının muvazzaf subay olarak atamasının yapılmamasına ilişkin 26.2.2010 tarih ve 1190-63455-10/Per.Tem.Pl.Ş.Pl.Ks.(2) sayılı “Muvazzaf Astsubay İşlemleri” konulu işlemin hangi tarihte


davacıya tebliğ edildiğinin veya bu işlemden davacının hangi tarihte haberdar olduğunun (öğrendiğinin) sorulması üzerine, davalı idare tarafından verilen yanıtlardan ve gönderilen belgelerden, kuruma ait resmi taahhütlü posta zimmet defteri kayıtlarına göre 02.03.2010 tarihinde Kurumdan çıkan ve PTT Genel Müdürlüğü kayıtlarında ise 9.3.2010 tarihinde davacıya tebliğ edilen bir yazı bulunduğu görülmekle birlikte, yazının içeriği anlaşılamamıştır.


Olayda, davalı idarenin, söz konusu işlemin davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiğine ilişkin iddiasını kanıtlamaya yeterli olabilecek nitelikte bir tebliğ mazbatası ya da imza karşılığı tebliğ edildiğine ilişkin tebellüğ alındısının davalı idare tarafından dava dosyasına sunulamadığı, kuruma ait resmi taahhütlü posta zimmet defteri kayıtlarına göre söz konusu yazının 02.03.2010 tarihinde Kurumdan çıktığı ve PTT Genel Müdürlüğü kayıtlarında ise 9.3.2010 tarihinde davacıya tebliğ edildiği bilgisine ulaşılabilmekte ise de, tebliğ edilen belgenin içeriğinin zimmet defteri kaydından anlaşılamadığı, davacının bizzat teslim aldığına yönelik olarak imzasının bulunduğu bir belgenin bulunmadığı, tebliğ edildiği iddia edilen belgenin içeriğinin anlaşılamaması karşısında, söz konusu iddiaya itibar edilemeyeceği ve belirtilen tarihte davacıya tebliğ edildiğinin kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.


Bu nedenle, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.


Öte yandan, her ne kadar, davalı idare tarafından, İdare Mahkemesince, reddedilen maddi-manevi tazminat istemi yönünden vekalet ücretine hükmedilmediği, kararın bu kısmı yönüyle hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ve mahkeme kararının temyizen incelenip bozulması istenilmekte ise de, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildiği için, davalı idarenin temyiz talebinin bu aşamada incelenme olanağı bulunmamaktadır.


Açıklanan nedenlerle, taraflar temyiz istemlerinin kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan idare mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 12/03/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Danıştay 12. Daire, 2013/11388 Esas, 2014/1490 Karar, 12.03.2014 tarihli kararı

Yukarıda idari işlemin tarihini içeren tebligatın önemini anlatan hiçbir yerde bulamayacağınız güzel bir Danıştay Kararı var. Bu karardaki dava konusu olayda davacı tebligatın kendisine hiç yapılmadığını, yapıldıysa bile ulaşmadığını, ulaştığına dair herhangi bir somut kanıt olmadığını bu sebeple davanın süresinde açılmış sayılmasına karar verilmesini istemektedir. Bu kararı buraya Adalet Bakanlığı’nın yürüttüğü güvenlik soruşturması sonucunun olumsuzluğunun tebliğ edilmemesi veya düzgün tebliğe çıkamaması durumunda dava dilekçenizde kullanabilmeniz için yazdım.

Öyle ki “güvenlik soruşturmam ne zaman sonuçlanacak?” diye serzenişte bulunanların bir kısmına olumsuzluk ile ilgili kararlar genelde çoktan gönderilmiş oluyor lakin posta ile iadeli taahhütlü olmadan (2 TL’lik posta ile) gönderildiği için kişinin güvenlik soruşturmasının sonuçlandığından haberi olmuyor. Bu da güvenlik soruşturması prosedürüne süreler yönünden ciddi sıkıntı yaratabiliyor. Linkten bu konuda ne yapacağınız, nasıl davranacağınızı öğrenebilirsiniz.

Güvenlik Soruşturması Olumsuz Gelenlerle İlgili Emsal Kararlar Ve Dokümanlar

1 thought on “Adalet Bakanlığı güvenlik soruşturması red gelirse”

  1. Geri bildirim: Güvenlik Soruşturması Olumsuz Sonuçlananlara Rehber | Örnek Karar Ve Dilekçeler | Av Mehmet Görünmez

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top