18 Yaş Altı Sicil Kaydı Güvenlik Soruşturmasında Çıkar Mı? Nasıl Silinir? Memnu Hak İadesi Süreci

En son şu tarihte güncellendi: 30 Mayıs 2023

18 yaş altı iken yani henüz reşit değilken işlenen suçlarla ilgili bilmemiz gereken en önemli bilgi bu yazıdaki kanun maddeleridir. Eğer çocuk iken işlediğiniz suçların arşiv araştırmasında ya da güvenlik soruşturmasında çıkacağından endişeleniyorsanız korkmayın. Çünkü 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun ‘Arşiv bilgilerinin istenmesi’ başlıklı 10/3. maddesi sizi koruyor. Bu açık özel kanun hükmüne karşılık bunu bertaraf edecek daha özel bir kanun hükmü yok. Yeni çıkan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kanunu bile “çocuk iken işlenen suçlarla ilgili” açık hüküm içermiyor. Tahminim odur ki linkteki bu güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kanunu ilerleyen dönemlerde bu yönlerden güncellenecektir. Çünkü bu haliyle kalırsa çocuk iken işlenen suçlardan dolayı güvenlik soruşturmasından elenen kişiler mahkeme kararları ile görevlerine ne olursa olsun dönebilecektir (ancak elbette teoride geçerli olan bu durum pratikte de aynı şekilde cereyan etmeyebilir).

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 11. maddesinde erginlik yani reşit olma yaşı 18 olarak kabul edilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6/1-c maddesinde ise 18 yaşını doldurmamış olan herkesin çocuk olduğu, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 3/1-a maddesinde ise daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişinin çocuk olduğu ifade edilmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin, 1. fıkrasında da;

“Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d)Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında, birinci fıkra hükmü uygulanmaz.”
Kaynak: https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf

hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıdaki mevzuat hükümlerine göre 18 yaşından küçük herkes yasalar önünde çocuk sayılmaktadır. Sonradan mahkeme kararı ile reşit ilan edilse bile adli sicil konusunda değişen bir şey yoktur. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun hak yoksunluğu maddelerine göre reşit sayılmayan kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmetmek de mümkün  değildir.

Ayrıca Türkiye  1990 yılında  “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”sini imzalamıştır. Bu sözleşme 27.01.1995 tarihinde yürürlüğe girmiş ve Anayasa’nın 90. maddesine göre iç hukuk normu halini almıştır. Bu demektir ki uluslararası sözleşme olan Çocuk Hakları Sözleşmesi de tıpkı kendi en üst normumuz olan Anayasa gibi uygulanmak zorundadır.

Söz konusu sözleşme kapsamında düzenlenen ve 15/7/2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5393 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile çocuk; bir suçun faili olarak değil de “suça sürüklenen ıslah edilmesi gereken kişi” olarak kabul edilmiştir. 

Bu bakış açısı ile çocuk hem fail hem de mağdur olarak görülmüştür. Çünkü çocuğu ufak yaşta suçlu diye damgalamak onun psikolojisi üzerinde fevkalade olumsuz etki doğuracaktır. Çocuğun işlediği suçlarda suçlu olarak çocuk yerine toplumun genelini var saymak daha doğru olacaktır.

Söz konusu çocuk olduğunda verilen ceza bir intikam alma amacı değil de “ıslah” amacı taşımaktadır.

Yukarıda bahsedilen amaçlar doğrultusunda; Adli Sicil Kanununda da düzenlemeler yapılmış olup, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun ‘Arşiv bilgilerinin istenmesi’ başlıklı 10/3. maddesinde de; “Onsekiz yaşından küçüklerle ilgili adlî sicil ve arşiv kayıtları; ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıkları, hâkim veya mahkemelerce istenebilir.”  kuralına yer verilmiştir.

Adli Sicil Kanununun yukarıda bahsi edilen madde  ile çocuk sabıka kaydının sadece istenildiğinde hakim ve savcının görebileceği bir yerde muhafaza edilmesini, bunun haricinde hiçbir amaç için kişisel veri olarak yayılmamasını amaçlanmıştır.

Bu konuyla ilgili olarak şu Anayasa bireysel başvurusunun sonucunun okunması elzemdir: Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nca verilen 27/02/2019 tarih ve 2014/7256 başvuru numaralı kararda;

“Adalet Bakanlığınca yapılan sınavda başarılı olarak infaz ve koruma memurluğuna yerleştirilmesi düşünülen başvurucu hakkında Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu (Komisyon) Başkanlığınca güvenlik soruşturması işlemlerine başlanmıştır. Emniyet Müdürlüğü tarafından Komisyon’a gönderilen yazıda, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda başvurucuya hırsızlık suçundan işlem yapıldığının tespit edildiği bildirilmiştir. Başvurucunun hırsızlık suçu nedeniyle 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedildiği, cezanın ağır para cezasına çevrildiği ve ertelendiği, suçu işlediği tarihte ise 18 yaşından küçük olduğu anlaşılmıştır.

Bunun üzerine Komisyon Başkanlığı, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne, başvurucunun devlet memurluğuna atanacaklarda aranan şartları taşımadığı  ve istihdam edilmesinin uygun olmayacağı yönünde görüş bildirmiştir.

Başvurucu, atama işleminin yapılmaması nedeniyle İdare Mahkemesinde iptal davası açmış, Mahkeme davayı reddetmiştir. Başvurucunun temyiz istemi Danıştay tarafından reddedilmiş ve hüküm onanmıştır.

Anayasa Mahkemesince İl Emniyet Müdürlüğünden başvurucu hakkındaki mahkeme kararının nasıl ve nereden tespit edildiği sorulmuş, başvurucu hakkında hırsızlık suçu nedeniyle hazırlık tahkikatı yapılmış olduğu, bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı ile yapılan yazışma sonucunda söz konusu mahkeme kararının temin edildiği öğrenilmiştir.

Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuki menfaatlerden biri de bireyin mahremiyet hakkıdır.

İdarenin, millî güvenlik açısından önem arz eden kadrolara atanacak kişilerin tabi olacağı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda temel çerçeveyi ortaya koyan kurallar getirmesi elbette mümkündür. Ancak bu alanda düzenleme getiren mevzuatın kişilere, kamu makamlarına hangi koşullarda ve sınırlar içinde bu tür gizli tedbirler uygulama ve potansiyel olarak özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak gösterecek şekilde kaleme alınmış olması gerekir.

Belirli kamu görevlerinde çalıştırılacak personele uygulanan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının dayanağı olan 4045 sayılı Kanun, soruşturma ve araştırmaya konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bu bilgilerin nerelerden elde edileceği, ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağı gibi konularla ilgili düzenleme içermemektedir. Bu açıdan söz konusu Kanun’un temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını içeren konuyla ilgili temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olduğundan söz etmek mümkün değildir. Buna göre başvuruya konu müdahalenin dayanağı olan düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmıştır.

Bunun yanı sıra kanunlarda, kesinleşmiş ceza mahkûmiyetlerine uygulanması gereken kanun olan 5352 sayılı Kanun’a atıf içeren düzenlemenin bulunmadığı, bireyleri keyfiliğe karşı koruyucu hiçbir hükme yer verilmediği anlaşılmıştır. Aynı şekilde Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin de bireylerin özel hayatına saygı hakkının güvencelerini sağlayacak hükümlerden yoksun olduğu görülmüştür.

Devletin çocukların korunması ile ilgili pozitif yükümlülükleri kapsamında hukukumuzda bazı kanuni düzenlemelere de yer verildiği görülmektedir. Bunlardan biri çocukların işledikleri bir suç nedeniyle kamu görevlerinden sürekli olarak yasaklanamayacakları ilkesidir.  5237 sayılı Kanun’da, kasten işlediği bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm olmuş ve fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış olanların sürekli bir kamu görevini üstlenmekten mahrum bırakılamayacakları ifade edilmiştir.

Aynı şekilde 5352 sayılı Kanun’da 18 yaşından küçüklerle ilgili adli sicil ve arşiv kayıtlarının ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıkları, hâkim veya mahkemelerce istenebileceği düzenlenmiştir. Buna göre kişilerin 18 yaşından küçükken işlediği herhangi bir suça ait kayıtların idari makamlara  bildirilmesi hukuken mümkün değildir.

Öte yandan somut olayda başvurucunun yazılı ve sözlü sınavı kazandığının ilan edilmiş olduğu, 18 yaşından küçükken işlediği suça ilişkin kaydın, 5352 sayılı Kanun’da yer alan hükme açıkça aykırı şekilde idari makamlara verilmiş olduğu dikkate alındığında özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin bu yönüyle de kanuni dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan “özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği…”
Kaynak: https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/bireysel-basvuru-basin-duyurulari/kanunen-verilmemesi-gereken-kisisel-verinin-idari-makamlara-aciklanmasi-nedeniyle-ozel-hayata-saygi-hakkinin-ihlal-edilmesi/
gerekçesine yer verilmiştir.

Yine sitemizde daha evvelden de yayımlanan benzeri duruma ilişkin mahkeme kararında da benzeri gerekçelerle aynı yönde (çocuk suçlarının güvenlik soruşturmasında kullanılamayacağı yönünde) karar verilmiştir: Çocuk iken işlenilen suçtan dolayı elenen uzman çavuş güvenlik soruşturması hakkında emsal karar

Bu mevzuat hükümleri karşısında; Adli Sicil Kanununun 10/3. maddesi gereğince çocuk suçlarına ilişkin kişisel verilerin idareye verilmemesi gerekmektedir. Yani kişinin 18 yaşından küçükken karıştığı vukuat nedeniyle hakkında verilen mahkeme kararına dayanarak (18 yaşından küçükken işlenen bir adli kayıttan dolayı) sürekli (bir ömür) kamu görevini üstlenmekten yoksun bırakmak mümkün olmayacaktır. Güvenlik soruşturması 18 yaş altı suçtan yani çocuk iken işlenen suçtan ötürü olumsuz gelmesinin hukuka aykırı olacağı bu sebeplerden ötürüdür.

18 yaş altı suç silinir mi? 18 yaş altı GBT kaydını sildirmek için yapılması gerekenler

5352 sayılı Adli Sicil Kanunu şöyle demektedir:

Madde 9- (1) Adlî sicildeki bilgiler;
a) Cezanın veya güvenlik tedbirinin infazının tamamlanması,
b) Ceza mahkûmiyetini bütün sonuçlarıyla ortadan kaldıran şikayetten vazgeçme veya etkin pişmanlık,
c) Ceza zamanaşımının dolması,

d) Genel af,
Halinde Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek, arşiv kaydına alınır.
(2) Adlî sicil bilgileri, ilgilinin ölümü üzerine tamamen silinir.

Kaynak: https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5352.pdf

Bu kanuna göre yukarıdaki kanun kesitinin de doğrulayacağı üzere cezanın infazından belirli zaman geçtikten sonra silinmesi mümkün. Ancak bunun için memnu hakların iadesi üzerinden zaman geçmesi gibi şartlar da gerekmektedir. Bu konuda şu aşağıdaki kanun hükmü de çok önemlidir:

“Adlî sicil ve arşiv bilgilerinin silinmesi

Madde 12- (1) (Değişik: 5/4/2012-6290/2 md.) Arşiv bilgileri;
a) İlgilinin ölümü üzerine,
b) Anayasanın 76 ncı maddesi ile Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunlarda bir hak yoksunluğuna neden olan mahkûmiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren;

1. Yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınması koşuluyla onbeş yıl geçmesiyle,

2. Yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı alınması koşulu aranmaksızın otuz yıl geçmesiyle,

c) Diğer mahkûmiyetler bakımından kaydın arşive alınma koşullarının oluştuğu tarihten itibaren beş yıl geçmesiyle,

tamamen silinir.

(2) Fiilin kanunla suç olmaktan çıkarılması halinde, bu suçtan mahkûmiyete ilişkin adlî sicil ve arşiv kayıtları, talep aranmaksızın tamamen silinir.

(3) Kanun yararına bozma veya yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilen beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının kesinleşmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararına ilişkin adlî sicil ve arşiv kaydı tamamen silinir.

(4) (Ek: 24/11/2016-6763/40 md.) Akıl hastalığı nedeniyle hükmedilen güvenlik tedbirlerine ilişkin kayıtlar, infazının tamamlanmasıyla tamamen silinir.”

Çocuk Suçları İçin Memnu hakların iadesi kararı nasıl alınır?

Bu konuda Adli Sicil Kanunu Madde 13/A’ya göz atmamız gerekir:

(1) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla,

a) Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması,

b) Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması,

gerekir.
(2) Mahkûm olunan cezanın infazına genel af veya etkin pişmanlık dışında başka bir hukukî nedenle son verilmiş olması halinde, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilmesi için, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmesi gerekir. Ancak, bu süre kişinin mahkûm olduğu hapis cezasına üç yıl eklenmek suretiyle bulunacak süreden az olamaz.

(3) Yasaklanmış hakların geri verilmesi için, hükümlünün veya vekilinin talebi üzerine, hükmü veren mahkemenin veya hükümlünün ikametgâhının bulunduğu yerdeki aynı derecedeki mahkemenin karar vermesi gerekir.

(4) Mahkeme bu husustaki kararını, dosya üzerinde inceleme yaparak ya da Cumhuriyet savcısını ve hükümlüyü dinlemek suretiyle verebilir.

(5) Yasaklanmış hakların geri verilmesi talebi üzerine mahkemenin verdiği karara karşı, hükümle ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen kanun yoluna başvurulabilir.

(6) Yasaklanmış hakların geri verilmesine ilişkin karar, kesinleşmesi halinde, adlî sicil arşivine kaydedilir.

(7) Yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna başvurulması nedeniyle oluşan bütün masraflar hükümlü tarafından karşılanır.

Görüleceği üzere cezanın infazından sonra 3 sene geçmesi ve üzerinden de 15 sene geçmesi ile  “arşiv kaydı” tamamen silinebilmektedir. Diyelim kişi memuriyete engel suçlardan 2 sene ceza almış olsun. Bu 2 senenin infazından sonra 3 sene geçecek ve bunun da üzerinden 15 sene geçecektir. Yani toplam 20 sene sonra arşiv kaydını tertemiz hale getirip memur olabiliyor. Bakıldığı zaman bu süreler biraz uzun gibi gözükmektedir. Ancak elbette toplumun genel düzenin korunması gibi amaçlar da gözetildiğinde normal karşılanabilir.

Güvenlik Soruşturması Olumsuz Gelenlerle İlgili Emsal Kararlar Ve Dokümanlar

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top